Son zamanlarda Doğu Türkistan’da yaşanan olayları Çin’in toprak bütünlüğüne saldıran CIA gibi kurumlara ve onların uzantısı olan FETÖ gibi gruplara bağlamak gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bölgede yaşanan olaylara bu gözlükle bakmak belki mümkündür; ancak oradaki Türkleri marjinalleştiren güç kimdir? Peki, bu durum gerçek olsa bile, orada yaşanan olaylar karşısında uygulanan politikaların haklı olduğu söylenebilir mi?
Mesleğimiz gereği, akademik amaçlarla Çin’e giden meslektaşlarımızın ya da oradan gelenlerin bize anlattıkları, durumun vehametini gösterir durumda. Orada bulundukları sürece kendileriyle iletişim kuramamamız, ülkeye döndüklerinde orada yaşadıklarını ya da yaşananları, bir daha araştırma yapma imkânı bulamayacakları kaygısıyla açık açık ifade etmekten kaçınmaları, hatta bir akademisyenin Uygur eşinin alıkonulması olayların hiç de komplo teorilerindeki gibi olmadığını gösteriyor.
Konu hakkında Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Dünyası Araştırmaları Türk Folklorü Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Alimcan İnayet’in açıklamalarını önemli görüyoruz. İnayet, bir Uygur Türk’ü olması ve uzmanlığının Uygur dili ve edebiyatı olması nedeniyle bölgeyi en iyi tanıyanlardan biridir.
Prof. Dr. Alimcan İnayet’in açıklaması
“Aziz kardeşlerim,
21. yüzyılda yaşadığımız bugünlerde Doğu Türkistan’da Çin tarafından kurulan Nazi kampları benzeri toplama kamplarında milyonlarca Müslüman Türk insan tasavvurunu aşan akıl almaz zulme tabi tutulmaktadır.
Yüzlerce tanınmış akademisyen arkadaşımız, şair ve yazarımız, sanatçımız “eğitim kampları“nda zorla tutulmaktadır. Komünist Çin yönetimi insanlık dışı baskı ve işkencelerle Türklere, Çin milli kimliğini dayatmaktadır. Amaç Türkü irkî, kültürel ve zihinsel açıdan asimile etmek, Sultan Satuk Buğrahan, Kaşgarlı Mahmud, Yusuf Has Hacib, Hoca Ahmet Yesevilerin yurdunu ebedi Çin toprağı haline getirmek ve Türk kültürünün beslendiği kaynağı kurutup Türk milli kimliğinin temelini sarsmaktır.
Hal böyle iken, Türkiye’de milliyetçi iddiasını taşıyan bazı gazete ve köşe yazarları anlaşılmaz bir biçimde Çin savunuculuğuna soyunmakta, Doğu Türkistan’da olup bitenleri CIA yalanı olduğunu iddia etmektedirler.
Askerler, polisler ve memurlar olmak üzere 1 milyon 120 bin Çinlinin çoğunluğu Müslüman Türklerden oluşan 1 milyon 690 bin hanede konakladığını Çin resmi gazeteleri yazarken, bu gazete ve köşe yazarları bunları görmezden gelerek Doğu Türkistanlı Türkleri yalancı, iftiracı, uydurmacı, CIA ajanı, hatta FETÖcü diye suçlamaya çalışmaktadırlar. Bunlara göre, Birleşmiş Milletler yalan söylüyor, Doğu Türkistan’da yaşayanlar yalan söylüyorlar. Eğer bugün Doğu Türkistan’da ABD ya da CIA’nın kullanabileceği bir durum ortaya çıkmışsa, bunun sorumlusu Çin komünist yönetimidir, onun asimilasyon hedefli etnik ve ateizm hedefli din politikasıdır.
Şunun bilinmesi gerekir ki Doğu Türkistanlı Türkler Türkiye ile Çin arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkileri bozmak niyetinde değildir, onların Türkiye Cumhuriyeti devletinden istediği tek şey, adaletsizliğe ve zulme karşı bir ses vermesi, haksızlığa karşı haklının, zalime karşı mazlumun yanında olduğunu ortaya koyması, Filistinli mazlum Müslümanlara gösterilen ilginin yüzde birinin Doğu Türkistanlı Müslüman Türklere de göstermesidir.
Türkiye, Doğu Türkistan Türklerinin son umududur. Damarlarında Türk kanı akan her Türk’ün Çin zulmüne dur demesi gerekmektedir. Aklın, ahlakın ve vicdanın sesi budur.”
Kaynak: Milli Düşünce Yazar: Mustafa Levent Yener
İlk yorum yapan siz olun