Uluslararası İnsan Hakları ve Demokrasi Derneği, “Doğu Türkistan’dan Yemen’e İnsanlık Dramı” paneli ile dünya ülkelerine seslendi.
Uluslararası İnsan Hakları ve Demokrasi Derneği, “Doğu Türkistan’dan Yemen’e İnsanlık Dramı” paneli ile dünya ülkelerine seslendi.
Uluslararası İnsan Hakları ve Demokrasi Derneği tarafından “Doğu Türkistan’dan Yemen’e İnsanlık Dramı” konulu panel düzenlendi. Panelde gazeteci-yazar Remzi Çayır, gazeteci-yazar Seyfi Uzunkök, Anadolu Yayıncılar Birliği Derneği Başkanı gazeteci-yazar Sinan Burhan ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Erkin Emet yer aldı. Dernekte düzenlenen panelin açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Emet, Doğu Türkistan’da eskiden hedefin Uygur Türkleri olduğunu ancak bugün ise Kazak Türklerinin olduğunu kaydetti. 3 milyon insanın Doğu Türkistan’da ceza kamplarında olduğunun altını çizen Emet, “Ben buradayım ama ailem şu an orada ceza kamplarında. Bu kadar şey olurken hiçbir ülke buna tepki göstermedi. Bugün Muhammed, Ayşe, Osman, Alparslan gibi isimler yasaklanmış durumda. Çin, Bir Kuşak Bir Yol projesini yeniden canlandırmaya başladı. Bölgeye hakim olabilmek için Türk soylarının asimile edilmesi için yıllarca uğraştılar ama asimile edemediler. Uygurlar bu bölgede insan gibi yaşamak istiyorlar ama Çin buna izin vermiyor” ifadelerine yer verdi.
“Krallık zalim yönetimdir, Müslümanlıkla ilgisi yoktur”
Bir diğer panelist gazeteci Çayır ise, uluslararası insan haklarının bugüne kadar sanki komünist veya sosyalistlerin alanında gibi bir algı olduğunu ancak bu konuda en çok Müslümanların hassas olması gerektiğini aktardı. Çayır, “Biz uluslararası insan hakları sözleşmesini imzalamışız. Yeryüzünde İslam coğrafyasında yanan evlerden, yüreklerden hepimiz sorumluyuz. Doğu Türkistan, Yemen bizim kanayan yaramız. Hepimiz imanımızın ve insanlığımızın gereği olarak oraya sahip çıkmalıyız. Bu panelle sesimizi dünyaya, Çin’e yükseltelim istedik. Bugün Çin’de yapılan zulümlerin temel sebebi Müslüman olunmasından kaynaklanıyor. Diğer yandan bir gazeteci Türkiye’ye geliyor, elçilikte yok olup gidiyor. Krallık zalim yönetimdir, Müslümanlıkla ilgisi yoktur. Türkler mazlum milletlere sahip çıkmışlardır, bugün bizim üzerimize düşen Yemen’e, Doğu Türkistan’a sahip çıkmaktır. Bizlere düşen onların çektiği zulmü dünya ile paylaşmaktır. Arakanlı Müslümanlarla ilgilendiğimiz kadar, zulüm gören bir başka toplumla ilgilenmek de bizim vazifemiz” şeklinde konuştu.
“Bir milyon kişilik bir açık hava kampından bahsediyoruz”
Yemen ve Doğu Türkistan’ın Müslümanlığın kanayan yarası olduğunu bir kez daha vurgulayan gazeteci Burhan da, bugün devletlerin tarih seviciliğine aldanmadan gerçekleri görmesi gerektiğini söyledi. “Bir milyon kişilik bir açık hava kampından bahsediyoruz” diyen Burhan, kampı ele alarak, “Burada amaç güya sosyal uyum, ama insanların dinleriyle, aileleriyle bağlarını kopartıyorlar. Dini hafife alan filmler, propagandalar yapılıyor. Hem dinleri, fikirlerini hem de Türklüklerini yok sayan bir durum ile karşı karşıyayız. Bu güce karşı organizeli bir topluma ihtiyaç var. ‘Gecenin en karanlık olduğu yer, sabaha en yakın olduğu yerdir’ diyoruz. Yemen deyince bizim aklımıza Veysel Karani geliyor, ‘Yemen ellerinde Veysel Karani’ dizeleri geliyor. Bir taraftan da İran’ın nüfusunu arttırma çabasını burada da görüyoruz. Bölgede büyük bir kaos var, insanlar açlık sınırının altında, hastalıklar var. Bizim bu gerçekleri görmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Kaynak: Haberler
İlk yorum yapan siz olun