Bugün, toplama kampı tanığı Peyzulla Utuq’un kaçmaya ve Uygur soykırımını dünyaya duyurmaya çalışırken vurularak öldürülmesinin üzerinden yedi yıl geçti. Ancak dünya, ona yönelik uyduruk suçlamalara inanarak sessiz kaldı.
Çin’in demir pençesinden kurtulmaya çalışan Peyzulla Utuq 3 Nisan 2018 tarihinde Çin güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldü. Onun soykırımı dünyaya duyurma misyonu “at hırsızlığı” gibi uydurma bir suçlamayla engellendi. Son ana kadar hayatta kalmak ve maruz kaldığı baskıyı ifşa etmek için mücadele etti, ancak onu kimse kurtaramadı. Bugün de çok az kişi adını hatırlıyor.
2018 yılının Nisan ayı başlarında, Peyzulla Utuq, Doğu Türkistan’daki Qorgas sınırında Çin’in elinden kurtulmaya çalışıyordu. Bir mezarlıkta saklanırken, en ufak bir ayak izi ya da nefesinin sesi bile onu ele verebilir diye korkuyordu.
Kaçmaya çalışmadan önce, Çin Komünist Partisi (ÇKP) tarafından “mesleki eğitim merkezleri” olarak adlandırılan, ancak dünyanın toplama kampları olarak bildiği kitlesel gözaltı merkezlerinden birinde uzun süredir tutukluydu. Bu kamplarda ailesinden koparılmış, işkenceye maruz kalmış ve her türlü iletişimden yoksun bırakılmıştı.
Peyzulla’nın yakalanması için başlatılan insan avı, 27 Mart 2018’de başladı ve hızla tüm İli Kazak Özerk İli’ne yayıldı. Üçüncü gün itibarıyla, on binden fazla silahlı polis ve yerel halk seferber edilmişti. Yetkililer, halkı Peyzulla’nın yaralı olduğu ve boynunda beyaz bir bandaj bulunduğu konusunda bilgilendirdi, ancak yaralanmasının sebebini—muhtemelen bir devlet sırrı olarak—gizledi.
O sırada, Çin sosyal medyasında yayılan bir tutuklama emri, Peyzulla’nın 26 Mart 2018’de bir “hastaneden” kaçan bir at hırsızı olduğunu öne sürüyordu. Oysa gerçekte, hastaneler, parti okulları ve sanatoryumlar, kitlesel gözaltı uygulamalarının ilk yıllarında ek gözaltı merkezleri olarak kullanılıyordu. Tutuklama emrinde ayrıca, onu yakalayanlara 100.000 yuan (530,000 tl) ödül verileceği belirtiliyordu—bir “at hırsızı” için fazlasıyla yüksek bir ödül.

Ancak bu emirde, Peyzulla’nın toplama kampı tutsağı olduğuna dair tek bir kelime bile yoktu. Yine de ÇKP’nin propagandasına kanmayanlar böylesine büyük çaplı bir operasyonun basit bir at hırsızı için düzenlenmeyeceğini anlayabiliyordu. Gerçek açıktı: ÇKP onu susturmaya kararlıydı. Eğer yurtdışına kaçabilseydi, kamplardaki dehşetin güçlü bir tanığı olacaktı.
Feyzulla, 2 Nisan’da, açlığa daha fazla dayanamayarak ekmek almak için saklandığı yerden çıktı. Ödülün cazibesine kapılan bir kişi onu ihbar etti. 3 Nisan’da, Çin polisi onu mezarlıkta tespit edip kuşattı. Yakalanmasının ardından herhangi bir resmi açıklama yapılmadı. Altı ay sonra, Bitter Winter, Çin içindeki cesur bir vatandaş gazetecisinin yardımıyla, Peyzulla’nın o gün vurularak öldürüldüğünü ortaya çıkardı.
Çin’in gerçeği gizleme çabaları şaşırtıcı değil. Doğu Türkistan’daki yargısız infazlar ve insan hakları ihlalleri ne pahasına olursa olsun örtbas edilmeliydi. Bunun için Peyzulla gibi kritik bir tanığın sesi sonsuza dek susturuldu.
Peyzulla Utuq’un hikayesinin medyada yankı bulmaması, onun önemsiz olmasından değildi, ÇKP’nin onu sıradan bir suçlu gibi göstermeyi başarmasındandı. Pek çok Batı medyası ya Pekin’in anlatısını sorgulamadan kabul etti ya da şüpheyle yaklaştı.
Uygur Haber kaynağını belirtmeyi unutamayın!
İlk yorum yapan siz olun