İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Uygur diasporası ve Çin’in Doğu Türkistan’daki zulmüne karşı küresel mücadele: Stratejik bir yol haritası

Mehmet Emin Hazret

21.yüzyılın en sistematik insan hakları krizlerinden biri, Çin işgalindeki  Doğu Türkistan  bölgesinde yaşanıyor. Gözaltı kampları, zorla çalıştırma, kültürel asimilasyon, dini baskılar ve toplu gözetim gibi uygulamalar; Birleşmiş Milletler raporlarına, sızdırılan Çin belgelerine ve tanıklıklara dayalı olarak bir “soykırım” boyutuna ulaşmış durumda. Ancak, Çin’in ekonomik ve diplomatik gücü bu gerçeklerin küresel kamuoyuna tam olarak yansımasını engelliyor.

Bu noktada, diasporadaki Uygurların rolü kritik önemdedir. Yeryüzünün dört bir yanına dağılmış Uygur toplulukları; sadece tanıklık anlatmakla değil, sistemli, organize ve akıllı bir küresel iletişim kampanyası yürütmekle sorumludur. Peki bu nasıl başarılabilir?

Birleşik, Koordine Bir Diaspora Stratejisi

Uygur diasporası hâlâ bölünmüş yapılarla mücadele ediyor. Farklı ülkelerdeki topluluklar genellikle lokal düzeyde faaliyet gösteriyor, bu da etkinliği düşürüyor. Öncelikle:

Küresel düzeyde bir diaspora koordinasyon ağı kurulmalı. (örn. “World Uyghur Congress” gibi yapılar daha kapsayıcı hâle getirilmeli)

Mesajlar tutarlı olmalı: Çin karşıtlığını aşan, insan hakları eksenli ve evrensel değerlere hitap eden bir dil benimsenmeli.

Tanıklıkların Uluslararasılaştırılması

Birçok kamp mağduru Uygur yurtdışına kaçmayı başardı. Ancak bu tanıklıkların çoğu belgesel niteliğinde kayıt altına alınmadı veya yaygın şekilde paylaşılmadı.

Uygur kamp mağdurlarının profesyonel videolarla, alt yazılı, çok dilli içeriklerle anlatımı sağlanmalı.

Bu tanıklıklar, uluslararası medya ve insan hakları kuruluşlarına organize dosyalar hâlinde sunulmalı.

YouTube, Instagram ve TikTok gibi mecralarda etkileyici kısa videolar hazırlanmalı.

Etkili Lobi Faaliyetleri

Diaspora, sadece sosyal medya ile değil, devletlerin karar alma mekanizmalarına doğrudan etki edecek faaliyetler yürütmeli:

ABD Kongresi, Avrupa Parlamentosu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi gibi yapılara düzenli dosyalar sunulmalı.

Uygurlar, diğer azınlık gruplar (Tibetliler, Hong Kong aktivistleri, Kazak diasporası vb.) ile ortak platformlar kurmalı.

Hedef ülkelerde vatandaşlık kazanan Uygurlar, politikaya doğrudan katılımı hedeflemeli.

Akademi ve Kültür Yoluyla Direniş

Uygur meselesi üniversitelerde çalışılan bir insan hakları konusu hâline getirilmeli.

Diaspora, akademisyenlerle iş birliği yaparak tezler, makaleler, kitaplar ve raporlar ürettirmeli.

Kültür ve sanat bir “yumuşak güç” aracıdır.

Diasporadaki sanatçılar, müzisyenler, yazarlar ve film yapımcıları desteklenmeli.

Uygur müziği, edebiyatı ve tarihi kültürel bir direniş aracı olarak işlenmeli.

Medya Stratejisi: Algı Yönetimini Değiştirmek

Çin’in güçlü propaganda aygıtı, Doğu Türkistan’daki gerçekleri ya inkâr ediyor ya da meşrulaştırıyor. Bu nedenle:

Uluslararası medyada çalışan Uygurlar yetiştirilmeli ve desteklenmeli.

Batılı gazeteciler, belgeselciler ve YouTuber’larla iş birliği yapılmalı.

Sosyal medyada “trend” yaratma konusunda eğitilmiş genç Uygur aktivistlere ihtiyaç var.

(Hashtag kampanyaları, gündem etiketleri, canlı yayınlar)

Ekonomik Boyut: Çin’i Zorlamak

Soykırımı durdurmak için diplomatik baskılar yeterli değildir. Çin’in ekonomik çıkarlarına zarar verecek boykot ve ifşa kampanyaları gerekir:

Uygur köle işçiliğiyle bağlantılı markalar (örn. H&M, Nike, Xiaomi) ifşa edilmeli.

“Made in Xinjiang” ürünleriyle ilgili farkındalık kampanyaları yaygınlaştırılmalı.

Tüketiciler bilinçlendirilmeli: “Bu tişörtü kim yaptı?” kampanyaları gibi.

Uygur Gençliğine Yatırım: Geleceği İnşa Etmek

Diasporadaki Uygur gençliği yalnızca bir trajedinin taşıyıcısı değil, aynı zamanda bir umudun temsilcisidir. Onların iyi eğitim alması, çok dilli, dijital okuryazarlığa sahip, küresel düşünen bireyler olması gerekir. Bunun için:

Burs programları;
Aktivist eğitimi;
Medya ve dijital strateji eğitimleri yaygınlaştırılmalı.

Sonuç: Adalet, Stratejiyle Güçlenir

Diasporadaki Uygurlar, tarihin çok zor bir sorumluluğunu omuzlarında taşıyorlar: Konuşamayan milyonlarca soydaşlarının sesi olmak. Bu sesin etkili olabilmesi için, yalnızca yürek değil, aynı zamanda strateji, birlik ve uluslararası dil de gerekir.

Çin’in ekonomik ve diplomatik ağı ne kadar güçlü olursa olsun, hakikat örgütlü olduğunda ses getirir. Ve bu ses ne kadar çok yankı bulursa, Doğu Türkistan’daki zulüm o kadar fazla görünür olur.

Uygur davasının etkisi özgür dünyada büyümeye devam ettikçe, demokratik uluslar arasında istikrarlı bir vicdan koalisyonu kaçınılmaz olarak kök salacaktır. Bu enerjiden, Çin’e karşı sürdürülebilir ve ilkeli bir duruş ortaya çıkacaktır.

Uygur Haber kaynağını belirtmeyi unutmayın!

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir