Çin hükümetinin Doğu Türkistan’daki 13 milyon Müslüman Türk üzerindeki baskısı daha önce benzeri görülmemiş seviyeye ulaşmıştır. Güvenilir akademik ve izleme grubu tahminlerine göre, yaklaşık 1 milyon Müslüman Türk “siyasi eğitim kamplarında” tutulmaktadır. Orada propagandaları ezberlemeye, Başkan Xi Jinping’i ile Çin Komünist Partisini öven şarkıları söylemeye ve Mandarin Çincesi konuşmayı öğrenmeye zorlanıyorlar. Direnenler cezalandırılır, bazı durumlarda işkence edilir.
Kampların dışında da Doğu Türkistan genelinde Müslüman Türkler, yetkililer tarafından uygulanan keyfi tutuklamalar ve gözetlemelerle karşı karşıya kalıyorlar. Pasaportlarına el konuldu ve bayrak törenlerine, toplantılara katılmaya zorlanıyorlar. Toplantıda onlardan ailesindekileri ihbar etmeleri, kınamaları ve partiyi övmeleri isteniliyor.
Nazish Dholakia, araştırmacı Maya Wang ile eski tutuklularla ve akrabaları Doğu Türkistan’da yaşayanlarla gerçekleştirdiği konuşmalardan öğrendiği şeyler hakkında şöyle röportaj yapıyor:
Doğu Türkistan’da neler oluyor?
Çin hükümeti etnik Uygurlar ve Kazaklar başta olmak üzere Müslüman Türklere büyük çaplı bir baskı uyguluyor. Yetkililer Doğu Türkistan’daki sayısız insanı siyasi eğitim kamplarına yolladı. Propaganda şarkılarını söylemeye ve kendi dilleri olmayan Mandarin Çincesi öğrenmeye zorlanmanın yanı sıra Müslüman Türkleri “Selamün aleyküm” demekten men etmiştir ve bunun yerine Mandarin Çincesiyle selam vermek zorundadırlar. Eğer direnirlerse veya yetkililerce dersleri başarısız görülürlerse, cezalandırılırlar. Bunlar, diğer çeşitli cezaların yanı sıra hücre hapsine kapatılabilir, belirli bir süre yemek yemesine izin verilmez veya 24 saatlik süreler için ayakta durmaları istenilir.
Siyasi eğitim kampları, baskının sadece bir parçasıdır. Müslüman Türkler yine gözaltı merkezlerinde ve cezaevlerinde de tutuluyorlar. Resmi rakamlar, son beş yılda Doğu Türkistan’daki resmi tutuklamaların sayısında üç kat artış olduğunu gösteriyor.
Baskının Çin dışında da bir etkisi var. Birçok Uygur ve Kazaklar yurtdışında yaşamaktalar ve baskılar nedeniyle aile üyeleri birbirinden ayrı kaldılar.
Son yıllarda baskı seviyesi neden arttı?
2016 sonlarında Parti Sekreteri Chen Quanguo Tibet’ten Doğu Türkistan’a taşındı. Tibet’teyken, birçok baskıcı politikalar başlatmıştı; bunların bir kısmı, bölgedeki on binlerce hükümet ve parti yetkilileri de dahil olmak üzere, Doğu Türkistan’a getirildi. Çin hükümeti Çin genelinde dini uygulamalarını sıkı kontrol ediyor. Doğu Türkistan’da gördüklerimiz ise Çin’in etnik ve dini bir azınlığa zulmeden üst düzey liderliğidir.
Parti Sekreteri Chen Quanguo (siyah ceketli)
Müslüman Türkler neden politik eğitim kamplarına gönderiliyor?
Çinli yetkililer, insanları Kazakistan, Türkiye ve Endonezya dahil olmak üzere “26 hassas ülke” listesine bağlı olarak tanıyor. Örneğin, iki haftalığına Türkiye’yi ziyaret eden biri hedef alınabilir. Ayrıca, WhatsApp gibi cep telefonu uygulamalarını kullanarak yurtdışındakilerle iletişim kuran kişileri hedef aldılar.
Bazıları Sakallı olduğu için politik eğitim kamplarına gönderildi. Yüzde bulunan tüyler bile yasaklı. Ancak, siyasi eğitim kamplarındaki herhangi birisinin oraya kapatılması için yasal bir gerekçesi yoktur. Tıpkı onların hiçbir suç işlemedikleri veya yargılanmadıkları gibi…
Tutuklular politik eğitim kampında ne kadar zaman kalıyor?
Konuştuğumuz tutuklular kamplarda birkaç ay geçirdi. Onlara 10 gün, 3 ay ya da 6 ay boyunca orada olacağı ve sözde eğitim programını tamamladıktan sonra ayrılabilecekleri söylenmiş. Ama kimsenin ne zaman serbest bırakılacağını belirten bir şey yok. Bu konuda resmi bir prosedür yoktur.
Çin hükümeti bu kampların varlığını kabul ediyor mu?
Devlet medyası raporları ve hükümet belgeleri bu kamplar hakkında konuşuyorlar. Bu kampların “ideolojik hastalığı” olan Müslüman Türklerin zihnini tedavi etmek için gerekli olduğunu açıklıyorlar.
Kamul’daki bir siyasi eğitim kampının uyduyla çekilmiş görüntüsü
Ancak, uluslararası ilişkilerde, Çin Dışişleri Bakanlığı, siyasi eğitim kamplarının varlığını sürekli olarak reddetti. Ağustos ayında Birleşmiş Milletler’de Çin’deki insan hakları üzerindeki eleştirilere yönelik olarak, yetkililer bu tesisleri hayırsever mesleki eğitim merkezleri olarak tanımlıyorlardı.
Hükümet insanları politik eğitim kamplarına göndermelerini nasıl haklı çıkarır?
Hükümet, Doğu Türkistan’da terörizm ve aşırıcılık sorunu olduğunu ve Müslüman Türklerin “aşırı düşüncelerinin” tedavi edilmesi gerektiğini söylüyor. Hükümet, Müslüman Türklere yönelik “uygarlaştırma misyonu” taşımakta olduğunu iddia ediyor.
Hükümet çok geniş ve belirsiz bir terör tanımını benimsemiş durumda. Doğu Türkistan’da ve Çin’in diğer bölgelerinde birkaç şiddet olayları oldu, ancak Çin hükümetinin onlarla ilgili bilgileri sıkı kontrol etmesi nedeniyle neler olup bittiğini tarafsız olarak doğrulamak zordur. Hükümet, göstermelik olarak terörizmle savaşmak için bir “Sert Darbe” kampanyasını benimsedi. Ama bunun yerine yetkililer, temel haklarına bakılmaksızın Doğu Türkistan’daki Müslüman Türkleri cezalandırmak ve kontrol etmek için emirleri çok geniş kullanıyorlar.
Doğu Türkistan’da kampların ve gözaltı tesislerinin dışında başka hangi baskıcı politikalar uygulanılıyor?
Gözaltı tesislerinin dışındaki şartlar da dikkat çekici derecede içeridekilere bir benzerlik göstermektedir. İnsanların hareketleri çok kısıtlıdır. Yaşamları ve aileleri üzerindeki etkisi tahrip edicidir. Yetkililer yurtdışındaki insanlarla iletişim kuran herkesi cezalandırıyor. Müslüman Türkler, ailelerini ziyaret etmek hatta doktora görünmek için yerel bölgelerinden ayrılması gerektiğinde izin başvurusunda bulunmalıdırlar. Yetkililer ayrıca insanların pasaportlarını “kolektif koruma” bahanesiyle geri aldı. Doğu Türkistan’dan ayrılan ancak ziyaretler için geri dönen bazı insanlar şimdi orada mahsur kaldı.
Bir kadın, eğitim için Doğu Türkistan’dan ayrılmış. Bir çocuğunu beraberinde getirmiş, diğer iki çocuğunu ise ailesiyle birlikte bırakmış. Birkaç ay içinde onları da getirebileceğine inanıyormuş. Ancak yetkililer pasaportları geri aldıklarından çocukları şu anda Doğu Türkistan’da kalmışlar ve bir yıldan fazla bir süredir onlarla iletişim kuramıyormuş. O sonraları bakıcıların politik olarak güvenilmez sayıldığı durumlarda çocukların onlardan alınıp zorla yetimhanelere gönderildiklerini de duydu.
Komşular birbirlerini gözetlemeye teşvik edilirler ve ular da yerel yetkililer tarafından izlenirler. Kitle gözetleme sistemleri tarafından da izleniyorlar. Doğu Türkistan’da yüz tanıma kameralı sayısız kontrol noktaları vardır. Evlerin ön kapısının yanında QR kodları vardır, bu yüzden memurlar, evde bulunanların bulunması gerekenler olduğuna emin olmak için kodları tarayabilirler.
Kapı önündeki aile üyelerini tanımlayan QR kodu
Yetkililer ayrıca çocuklardan bile kitle ölçeğinde biyometri toplamaktadır. “Aile Olmak” kampanyası kapsamında parti yetkilileri, her iki ayda en az beş gününü kırsal bölgelerdekiler başta olma üzere Doğu Türkistan sakinlerinde evlerinde geçirirler.
Hükümet dini kısıtlamaları artırdı – İslami uygulamalar etkili bir şekilde yasaklandı. Müslümanların Ramazan Bayramı’nda yerel yetkililer, sabahın erken saatlerinde sahur için ışık yakmış olan kişilerin evlerini gözetiyorlar. Camiler kapatıldı, başka amaçlarda kullanılmaya dönüştürüldü ya da yıkıldı. Yetkililer, seccadelere el koymakta ve insanların günde kaç kez namaz kıldıklarını sorgulamaktadır.
Güvenlik kontrölünde sıra bekleyenler
Çin hükümeti, yurtdışındaki bazı Müslüman Türkleri de rahat bırakmıyor. Onlar Çin’e dönmeye zorlanıyor, eğer dönmezlerse ailelerine gelecek zararlarla tehdit ediliyor.
Devlet baskısının insani zararları nedir?
Çin dışında görüştüğümüz kişiler, Çin’e geri dönen aile üyelerinin ıstırapları için büyük endişe duyduklarını ifade ettiler. Bazı durumlarda, yetkililerce Sincan’a geri dönmesi söylenen bazı kişiler korkular içinde geri dönmeye karar vermişler. Bir adam şöyle dedi: “Canlı olarak çıkabileceğimden emin değilim, ama yine de eve geri döneceğim çünkü geri dönmüş olan ailemden endişeleniyorum.” Gerçekten çok üzücüdür ve birçoğu büyük sıkıntılar çektiklerini ve intihar düşüncelerinin de olduğunu söylediler. Ekonomi olarak çaresiz durumlar, stresi daha da yoğunlaştırır.
Bir kadın şöyle dedi: “Hava eksi 30 derece soğuk ve üç çocuğumdan biri şu anda hasta. Bütün paramı onun ilaçları için ödedim ve şimdi kendim hastalandım. Kaloriferi açık tutmak için param yok ama eğer kapatırsam çocuklar donar.” Onun kocası onunla bağlantısı olduğu için kampa gönderilmiştir ve üstelik çocuklarının ihtiyacını karşılamaya da yetersiz kaldığı için kadın şimdi ağır derecede suçluluk duygusu hissediyor. Bu kişilerin hiçbirinin bir suçun sanığı olmadığı hâlde, bu seçimleri yapmak zorunda olması gerçekten çok endişe vericidir.
Bu araştırmayı nasıl yürüttünüz?
58 kişiyle görüştük. Bunlardan beşi eskiden siyasi eğitim kamplarında veya gözaltı merkezlerinde tutuklu bulunmuşlar. Bir düzineden fazla kişi, Ocak 2017’den sonra Doğu Türkistan’dan ayrılmışlar ve bu onların Parti Sekreteri Chen Quanguo’nun getirdiği baskıları da yaşadıklarını gösteriyor. Diğerleri ise şu anda tutuklu bulunanlar ya da pasaportlarına el konulduğu için Doğu Türkistan’ı terk edemeyenlerin aile üyeleridir.
Sadece Doğu Türkistan’dan ayrılan insanlarla konuştuk çünkü Doğu Türkistan’daki insanları tehlikeye atmak istemedik. Hükümet bölgeye girmemize izin vermezdi ve oradaki insanlarla görüşmeye çalışırsak da onları riske atmış olacaktık. Birçok resmî belgeyi ve devlet basını raporlarını da analiz ettik.
Kaynak:
Nazish Dholakia & Maya Wang
https://www.hrw.org/news/2018/09/10/interview-chinas-crackdown-turkic-muslims
İlk yorum yapan siz olun