İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Rapor: Çin’in ulusötesi baskısı yurtdışındaki aktivistleri hedef alıyor

Çin’in yurtdışındaki muhaliflere yönelik baskısı giderek artıyor. Yeni bir rapor, Pekin’in sürgündeki aktivistleri susturmak amacıyla dijital gözetim, tehdit ve yıldırma yöntemlerine başvurduğunu ortaya koyuyor.

İngiltere merkezli insan hakları kuruluşu Article 19 tarafından yayımlanan “Küreselleşen Baskı: Çin’in Dünyadaki Protestoculara Yönelik Ulusötesi Baskısı” başlıklı rapor, Çin hükümetinin sınır ötesindeki muhalif sesleri susturmak için sistematik biçimde çevrimiçi manipülasyon, taciz, izleme ve Çin’deki aile üyelerine yönelik tehditler kullandığını belgeliyor.

2011 ile 2024 yılları arasında 12 ülkede yaşanan olayları kapsayan rapor, kapsamlı masa başı araştırmalara ve Uygur, Tibetli, Hong Konglu ve Çinli muhalif topluluklardan 29 sürgündeki aktivistle yapılan derinlemesine görüşmelere dayanıyor. İncelenen ülkelerin tamamı, ifade özgürlüğünün yasal güvence altında olduğu Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa’daki demokratik devletler. Raporda ayrıca Freedom House verilerine atıfla, 2014’ten bu yana dünya genelinde belgelenen ulusötesi baskı vakalarının yaklaşık %30’unun Çin devlet aktörleriyle bağlantılı olduğu vurgulanıyor.

Bulgular, özellikle yüksek profilli diplomatik etkinlikler sırasında artan bir yıldırma ve fiziksel şiddet eğilimini ortaya koyuyor. 2023 yılında San Francisco’daki APEC Zirvesi sırasında, Çin’in Birleşik Cephe çalışma sistemine bağlı olduğu öne sürülen en az 35 karşı protesto grubunun, Tibetli, Hong Konglu ve Uygur protestocularla karşı karşıya getirilmeden önce seyahat ve lojistik destek aldığı bildirildi. 2022 yılında Manchester’daki Çin Konsolosluğu önünde bir Hong Konglu göstericinin saldırıya uğraması ise Birleşik Krallık hükümetinin tepkisini çekmişti.

Bu tür baskılar yalnızca kamusal etkinliklerle sınırlı değil. Hindistan’da yaşayan bir Tibetli çevre aktivisti, Çin’deki ailesinin, kendisinin yürüttüğü hak savunuculuğu çalışmaları nedeniyle sürekli tacize uğradığını aktarıyor.

Rapor, aynı zamanda dijital platformların da bu baskının bir aracı olarak kullanıldığını gösteriyor. Örneğin, Tiananmen Katliamı’nı anmak için düzenlenen geniş katılımlı çevrimiçi bir etkinliğin ardından Zoom’un etkinliğe ait bir premium hesabı kapattığı belirtiliyor. Birçok aktivist, sosyal medya hesaplarının silinmeye çalışıldığını, siber saldırılara uğradıklarını ve karalama kampanyalarına maruz kaldıklarını bildiriyor.

Rapora göre bu faaliyetler, Çin’in güvenlik birimleri, büyükelçilik ve konsoloslukları ile bunlara bağlı öğrenci ve kültür kuruluşları tarafından organize ediliyor. Çoğu zaman inkâr edilebilir yollarla yürütülen bu girişimler, ev sahibi ülkelerin etkili yanıt vermesini zorlaştırıyor.

Article 19, Çin hükümetine bu hak ihlallerine son vermesi ve bu baskıları meşrulaştıran yasal düzenlemeleri yürürlükten kaldırması çağrısında bulunuyor. Örgüt ayrıca ev sahibi ülkelere, güvenlik güçlerine ulusötesi baskı yöntemlerini tanıma, hedef alınan kişileri koruma ve ruh sağlığı desteği sağlama konusunda eğitim verilmesini öneriyor. Teknoloji şirketlerine ise platformlarını daha şeffaf hale getirmeleri ve aktivistlerin hedef alınmasını engelleyecek önlemler almaları çağrısı yapılıyor.

Raporda, tüm bu tehditlere rağmen birçok sürgündeki aktivistin çalışmalarını kararlılıkla sürdürdüğü ve Pekin’in yaratmak istediği korku ortamına karşı dayanışma ağları sayesinde direndiği ifade ediliyor. Ancak Çin’in sınır ötesi baskı kampanyasının giderek büyüdüğü ve bu durumun küresel ölçekte insan hakları ile ifade özgürlüğü ortamını şekillendirmeye başladığı uyarısı yapılıyor.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir