İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Makarnanızda kölelik emeği olabilir? Uygurların zorla çalıştırılması, Çin’in gıda ihracatını besliyor

Adrian Zenz

Roma’daki makarna raflarından, Amerikan süpermarketlerindeki ketçap şişelerine ve kozmetik ürünlerine kadar, Uygurların zorla çalıştırılmasının acı meyveleri dünya çapında mutfaklara ve makyaj dolaplarına kadar ulaşmaktadır.

Sincan’daki lekeli hasatların evinize kadar ulaşmış olma ihtimali oldukça yüksek. Uygur Özerk Bölgesi, Çin’in toplama kamplarından Uygur kadınlarının kısırlaştırılmasına kadar pek çok kitlesel insan hakları ihlaliyle anılıyor. Bu bölgenin küresel gıda üretimindeki rolüne ilişkin yapılan yeni araştırmalar, farklı bir baskılama biçimini ortaya koydu: tarımsal sanayileşme yoluyla geleneksel toplulukları ortadan kaldırmak.

Yeni bulgularımız, Pekin’in Uygurları sadece kitlesel olarak zorla çalıştırmayı sürdürmekle kalmadığını, aynı zamanda etnik topluluklardan büyük ölçekli arazi gaspına da öncülük ettiğini ortaya koyuyor. Çinli gıda ve kozmetik firmaları ise bundan elde eden karların tadını çıkarıyor.

Sincan, dünya domates salçasının %15, acı biberlerin %10, kozmetik ve gıda boyası için kullanılan biber pigmentlerinin %65 ve popüler kalorisiz tatlandırıcı olan stevianın giderek artan bir pazar payına sahiptir.

Uluslararası bir Çin çalışmaları ağı tarafından yayımlanan yeni araştırmamız, Sincan’da, çiftçileri topraklarından sistematik bir şekilde koparıp onları sanayi işçiliğine zorlamak suretiyle, büyüyen bir tarım sektörünün inşa edildiği ve sonuçta zorla tarımsal sanayileşme sisteminin küresel tedarik zincirlerine sızdığını ortaya koymaktadır.

Pekin, Uygur çiftçilerini dört ana mekanizma aracılığıyla baskı altına almakta ve sömürmektedir: zorunlu tarımsal üretim, Çinli şirketler tarafından gerçekleştirilen arazi gaspı, çiftçiler ile toplama kampı tutuklularının zorla çalıştırılması ve Çinli büyük tarım işletmelerinin, Uygurların evlerine kadar girerek müdahaleci devlet politikalarını uygulamaya koymadaki etkin iş birliğidir. Örneğin, büyük bir domates salçası üretici firma olan Guannong da bu doğrultuda kendi silahlı milislerini kullanmaktadır.

Bu operasyonun ölçeği oldukça büyüktür. 2001 ile 2021 yılları arasında bölge, arazi devrinde—etnik çiftçilerin, devlet destekli tarım şirketleri tarafından yerinden edilmesinde—50 kat artış gördü. Bazı yerlerde, yetkililer, çiftçilerin arazilerinin %90’ının tek bir sezon içinde devredildiğini açıkça doğrulamaktadır. Çin’in 2019 Kırsal Yoksulluk ve Bölgesel Ekonomik Kalkınma yıllık raporu da arazi devri reformlarının “zorlamayı ve teşviği birleştirmesi gerektiğini” açıkça belirtmektedir.

Hükümet belgeleri, ‘çiftçileri’ toprak haklarından ‘kurtardıktan’ sonra, yetkililerin onları devlet destekli şirketler tarafından işletilen sanayi sitelerinde çalıştırmak için yönlendirdiklerini göstermektedir. Bu da demektir ki, topraklarından mahrum bırakılan Uygur çiftçileri, tam da topraklarını ellerinden alan şirketlerde çalışmak zorundadırlar ya da zorluklara katlanarak çalıştıkları yer, bir zamanlar kendi mülkü oldukları arazilerdi.

Küresel şirketlerin (bu bölgedeki) bağlantıları ise fark edildiğinden daha derindir. Araştırmamız, Sincan tarım ürünleriyle bağlantılı 72 uluslararası ve 18 Çinli şirketi tespit etti. Bunlar arasında Kraft Heinz, Nestlé, Del Monte, PepsiCo, McCormick, Unilever ve L’Oréal gibi büyük markalar doğrudan veya dolaylı bağlantılarla yer almaktadır. Sincan merkezli üç büyük şirket, COFCO, Chalkis ve Chenguang Biotech, ABD ve Avrupa’da bağlı şirketler işletmektedir.

Bulgularımızla yüzleşen batılı şirketlerin tepkileri de endişe verici bir tablo ortaya koyuyor. Del Monte, COFCO ile devam eden tedarik ilişkisini, tedarikçinin sağladığı sosyal denetimlere dayandırarak savundu. Uzmanlara göre, bu denetim Çin’de devlet tarafından dayatılan zorla çalıştırmayı etkin bir şekilde değerlendiremez, çünkü denetçiler tehditlerle karşılaşır ve işçilere ulusal güvenlik yasalarının gölgesinde özgürce konuşma izni verilmez.

Kraft Heinz, COFCO tedarikli domates ürünlerini Çin ve Orta Asya’da kullandıklarını kabul etti. Ancak, araştırmamız 2023 ve 2024 yıllarında, Kraft Heinz’in Mısır, Hindistan, Endonezya ve Yeni Zelanda’daki bağlı şirketlerinin de COFCO’nun domates salçalarını satın aldığını ortaya koymaktadır. Dahası, Kraft Heinz, COFCO ile stratejik ortaklığını sürdürmekte ve bu ortaklıkla birçok Sincan domatesi, onların tohumlarından yetiştirilmektedir. Bu, Batı’nın uzmanlığının süregelen bir vahşete nasıl olanak sağladığının klasik bir örneğidir.

L’Oréal, lekeli tedarikçilerle doğrudan bağlantılarını reddetti ancak, araştırmamızın ortaya çıkardığı, Asya’daki aracı kuruluşlar üzerinden kurulan dolaylı tedarik zinciri ilişkileri hakkında yorum yapmadı.

İtalya’nın domates salçası ithalatının neredeyse yarısını Çin, Kuşak ve Yol taşıma yolları aracılığıyla sağlamaktadır. Bu nedenle, dünya çapında işlenmiş domates ürünlerinin en büyük ihracatçısı olan İtalya, Sincan’daki devlet dayatmalı zorla çalıştırma ürünlerinin küresel pazarlara akışının önemli bir aracı haline gelmiştir.

Sincan merkezli bir üretici, yurtdışı ticaretini “korumak” amacıyla çalışanı bile olmayan bir paravan şirket kurarak binlerce ton domates ürününü İtalya’ya göndermiştir. Avrupa süpermarketlerinde satılan 17 domates ürününün test sonucu, etiketlerinde İtalyan üretimi olduğu iddia edilmesine rağmen, onların Çin menşeli olduklarını ortaya koymuştur.

Bu ticari düzenlemelerin arkasında, Pekin’in Sincan’daki tarımsal sanayileşme politikalarını kullanarak, Uygur nüfusunun kendi geleneksel topraklarında “egemenliğini sona erdirmeyi” amaçlayan daha geniş bir stratejisi yatmaktadır.

Çin Komünist Partisi, Uygur çiftçilerini topraklarından kopararak ve geleneksel topluluklarını dağıtarak, “nüfus optimizasyonu” adını verdiği bir süreç kapsamında azınlıkları zorla Çin endüstriyel tarım işletmelerine asimile etmeyi amaçlamaktadır. Gıda ve kozmetik ürünleri için sanayi hammaddesi üreten büyük Çinli üreticiler, bu politikalara doğrudan suç ortağıdır.

Bu meselenin üstesinden gelebilmek için yetkililer, Uygur bölgesinden ithalatı yasaklayan mevzuatın uygulanmasını, Pekin’in gelişen taktiklerine uyacak şekilde güçlendirmelidir; zira Pekin’in taktikleri sürekli olarak evrim geçirmektedir. Amerikalı ve diğer küresel şirketler, artık yetersiz denetimlerin arkasına saklanmamalıdır. Yüksek riskli ürünler için tedarik zincirlerinin tamamen açıklanması talep edilmelidir. Düzenleyiciler, tedarik zincirlerinin belirsizliğine olanak sağlayan ara ülkelere yönelik incelemeleri artırmalıdır.

Kanıtlar, Pekin’in, Sincan’da devlet tarafından dayatılan zorla çalıştırmayı iki katına çıkararak ve etnik çiftçilerin mülksüzleştirilmesini daha da genişleterek, baskı sistemini derinlemesine uyarladığını gösteriyor. Şimdi asıl mesele, uluslararası toplumun tepkilerini buna göre uyarlayıp uyarlamayacağıdır.

Adrian Zenz, Komünizm Kurbanlarını Anma Vakfı’nda Çin Çalışmaları Direktörüdür.

Kaynak: https://thehill.com/opinion/international/5037554-xinjiang-forced-labor-global-supply-chains/

Bahsedilen araştırma: https://victimsofcommunism.org/forced-labor-coercive-land-use-transfers-and-forced-assimilation-in-xinjiangs-agricultural-production

Türkçe Kaynağı: Milli Düşünce

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir