Çin’e ekonomik bağımlılığı konusunda endişe duymaya başlayan Japonya, ekonomik güvenliği yönetiminin ana odak noktası olarak konumlandırdı.
Japon hükümeti, ABD-Çin stratejik rekabetinin yoğunlaşması, Çin’in ekonomik baskı konusundaki geçmişi ve “temel çıkarlarını güvence altına almaya yönelik uzun vadeli hedefleri” nedeniyle Çin’e ekonomik bağımlılığı konusunda endişe duymaya başladı.
Japonya, siyaseti ve ekonomiyi ayıran bir politika olan “seikei bunri” ile Çin ile ekonomik ilişkilerini geliştirmektedir. Bu politika, Japonya ile Çin arasında yıllardır süregelen siyasi, tarihi ve toprak anlaşmazlıkları devam ederken, teknoloji ve finans alanlarında derin ekonomik işbirliği, ticari ilişkilerinin de sürdürebilmesine yol açmıştır.
EKONOMİK GÜVENLİĞE ODAKLANAN DİPLOMASİ
Çin ile ekonomik olarak ilişki kurma konusundaki “seikei bunri” prensipleri, artık Japonya Başbakanı Fumio Kishida’nın ekonomik güvenliğe odaklanan yeni “ekonomik gerçekçi” diplomasisine yerini bırakmaktadır.
Ekim 2021’de göreve geldikten sonra Kishida, Çin’le olan ilişkilerdeki zorlukların değerlendirilmesine dayanarak ekonomik güvenliği, yönetiminin ana odak noktası olarak konumlandırdı.
Japonya’nın ekonomik güvenliğini siyasetin etkisinden koruma konusundaki politika yaklaşımları, Çin’den tedarik zincirlerini seçici olarak çeşitlendirmeyi, yerli üretime geri dönmeyi, dost ülkelere üretim taşımayı ve ulusal teknolojik gelişimi içermektedir.
Japonya’nın siyasi liderleri, ekonomik güvenliği artırmak amacıyla tedarik zincirlerini seçici bir şekilde çeşitlendirmeye ve Çin’e olan bağımlılığı azaltmaya yönelik önemli stratejik ve mali kaynaklar ayırmış durumdalar.
Japonya’nın yerli sanayilerini güçlendirmesi ülkenin Çin’e karşı savunmasızlığını azaltacak ve ekonomik güvenliğini derinleştirecek yeni endüstrilerin ve teknolojilerin geliştirilmesini de içeriyor.
“DOĞU ASYA BİR SONRAKİ UKRAYNA OLABİLİR”
Ukrayna’nın Rusya tarafından işgalinin ardından – enerji ve gıda tedariki üzerindeki etkileriyle birlikte – Kishida, “Doğu Asya’nın bir sonraki Ukrayna olabileceği” konusunda uyarılarda bulundu.
Tokyo, yeniden yerelleştirmeyi teşvik etmeye başladı ve Japon işletmelerini üretimlerini Çin’den Japonya’ya geri getirmeye veya Güneydoğu Asya, Hindistan ve diğer ülkelerde yeni üretim üsleri keşfetmeye çağırıyor. Hükümet, yeniden yerelleştirmeyi düşünen şirketlere destek olmak için teşvikler, vergi indirimleri ve düzenleyici reformlar gibi politikaları uyguluyor.
YARI İLETKENLER VE NADİR TOPRAK İLMENTLERİ
Bu girişimler arasında, gelişmiş yarı iletkenler için yerli üretim üslerinin güvence altına alınması gibi ekonomik güvenlik için ek bütçelerin kabul edilmesi de yer alıyor. Ek bütçeler, tedarik zincirlerini desteklemek ve çeşitlendirmeyi teşvik etmek amacıyla yerli yatırımı teşvik etmeye odaklanmıştır.
Tokyo ayrıca, özellikle nadir toprak metalleri gibi temel bileşenler ve malzemeler için tedarik zincirlerini çeşitlendirmenin önemini vurguladı. Japon hükümeti, diğer ülkelerde geri dönüşüm ve yeni madenler geliştirmek gibi nadir toprak metallerinin alternatif kaynaklarına yatırım yapıyor. Japonya aynı zamanda nadir toprak metallerinin yerini alabilecek yeni malzemelerin kullanımını da araştırıyor.
KARMAŞIKLIKLARA RAĞMEN EKONOMİK İLİŞKİ DEVAM ETMEKTE
Siyasi ve güvenlik karmaşıklıklarına rağmen, karşılıklı bağımlı ekonomik ilişki büyük ölçüde devam etmekte ve derinlemesine ve oldukça tamamlayıcı bir şekilde gelişmektedir. Japonya’nın en büyük mal ve hizmet pazarı olarak Çin’in yerini alacak başka bir şey yoktur.
Japon şirketleri Çin’e özellikle otomobil, elektronik ve makine sektörlerinde yoğun yatırım yapmıştır. Çin aynı zamanda Japon şirketleri için düşük maliyetli mal ve bileşenlerin önemli bir kaynağıdır. Bu rol fiyatları düşük tutuyor ve Japon ürünlerinin küresel pazarlardaki rekabet gücünü artırıyor.
Kaynak: YeniAkit
İlk yorum yapan siz olun