Orijinali The Arab Weekly’de yayınlanmış, Francis Ghiles imzası taşıyan ve Middle East Online’da yer alan haberde belirtildiği üzere, 2016 yılı itibariyle Çin’in İsrail’e yaptığı yatırım üç katına çıktı. Çin, İsrail ile ticari partnerliğiyle neredeyse ABD’yi geride bırakacak gibi.
Çin küresel olarak İsrail’in ikinci büyük ticaret partneri. 1992’den beri Çin ile İsrail arasındaki ticaret hacmi 200 kat artarak 2017’de 11 milyar dolara ulaşmış durumda. 2018’in ilk yarısında ise, İsrail Çin’e 2.8 milyar dolar değerinde mal ihraç etti. Bu rakam resmi verilere göre bir önceki yıldan yüzde 80’lik bir sıçrama anlamına geliyor.
Haberde, Çin’in aynı zamanda İsrail, Filistin ve geniş çapta İslam dünyasıyla sıcak ilişkilerini sürdürebilen bir ülke olmasına rağmen, İsrail ile Çin arasındaki ticarette yalnızca ondan ibaret olmamakla birlikte askeri bağların önemli bir yer tuttuğuna yer veriliyor. İsrail’in de ticaret anlamında Çin’in en büyük rakibi olan ABD ile müttefiklik ilişkisi mevcut.
Aralarındaki büyük demografik ve jeopolitik farklara rağmen büyüyen İsrail-Çin ticaretinin tarihi serüveni
İsrail’in nüfusundan daha büyük 10 şehri bulunan Çin’de yerel Yahudi nüfus yok ve İsrail’de de Çinli yerleşimci bulunmuyor. Bununla birlikte son yıllarda, ticaret, yatırımlar, turizm, eğitim alanında değişim programları olmak üzere İsrail ile Çin ilişkisi birçok alanda gelişiyor. Haberde belirtildiği üzere, İsrail’i Çin ile ilişkilerini geliştirme noktasında motive eden Çin’in potansiyel bir dünya gücü olması.
1980’lerde SSCB’nin Afganistan’a müdahalesi sırasında İsrail ile Çin arasında askeri bağlar kurulmaya başladı. Afganistan’da SSCB’ye karşı İslamcı grupları destekleyen devletler olarak Çin, ABD ve İsrail aynı cephede yer alıyordu. Bu süreçte de akademi, iş hayatı, uzmanlık bilgisi ve askerlik alanlarında çeşitli değiş tokuş programları ile Çin ile İsrail arasında bir yakınlık kuruldu.
İlişkiler kârlı silah anlaşmalarıyla başladı
Deng Xiaoping 1978’de devlet başkanı olunca Çin’e kapılarını dünyaya açmaya başlandı. Bu tarihten sonra piyasada reformlar yapıldı ve ülke yabancı yatırımlara açıldı. Çin’de yaşanan bu değişimden ilk avantaj sağlayanlardan biri Shaul Eisenberg oldu. Eisenberg 2. Dünya Savaşı sırasında Çin’e göç eden 20 bin Yahudi göçmenden biriydi. Eisenberg’in ailesi o dönemde Şanghay’a yerleşmişti.
Eisenberg 1979’da İsrail savunma sanayinin liderleri için Çinli muadilleri ile gizli bir görüşme ayarladı. Bu süreçte iki devlet için de kazançlı silah anlaşmalarına imza atıldı. O dönem ABD ile Çin’in çıkarları, Sovyetler Birliği’nin nüfuz alanını artırmasına karşı bir arada bulunabiliyordu. Bu sebeple ABD, Çin ile İsrail arasındaki anlaşmayı sessizce destekledi.
1991 yılında Madrid’de yapılan İsrail-Filistin görüşmeleri ve SSCB’nin dağılması sonrasında ABD-İsrail-Çin ilişkisinde yeni dengeler oluşmaya başladı. ABD’nin çıkarları artık İsrail’in Çin’e ileri teknoloji aktarılmasına izin verilmemesi noktasındaydı, ayrıca Çin ile ABD ilişkisi Clinton’ın başkanlık sürecinde gerilmeye başladı. 2000 yılında ABD, İsrail hükümetine Çin’e 1 milyar dolarlık Phalcon hava indirme, erken uyarı ve gözetim sistemleri satışı yapmasını öngören anlaşmayı iptal etmesi için baskı yaptı.
Dönüm noktası 2008 krizi
Bunlara rağmen, 2000’li yıllarda iki ülke arasındaki ticaret üç misli arttı. Asıl kırılma da Batı ekonomilerini derinden etkileyen 2008 ekonomik krizi sonrasında yaşandı. 2010 yılında Çin, ekonomisinin lokomotifini yenileme niyetini açıkladı. Yine 2010 yılında İsrailli politikacılar ve iş insanları da ülke ekonomilerinin geleceğine yeniden yön verme kararı aldı.
Çin ile İsrail arasındaki ekonomik ilişkileri de etkileyen bir biçimde, iki ülkenin ekonomilerinin dönüşümünü gösteren örnek olaylar içerisinde Eylül 2011’de Çin-İsrail Küresel İletişim Ağı ve Akademik Liderlik (SIGNAL) ev sahipliğinde İsrail’de birincisi düzenlenen Çin-İsrail Strateji ve Güvenlik Sempozyumu ve sonraki süreç sayılabilir. Ayrıca, Çin’deki üniversitelerde İsrail çalışmaları bölümleri kuruldu. İsrail de bilim ve teknoloji çalışmak üzere Çinli öğrencileri değişim programları çerçevesinde ağırlamaya başladı. Bunların yanı sıra, Çin Liman Mühendisleri Şirketi İsrail’in güneyinde bir liman inşa etti. Pekin ile Tel Aviv arasında direkt uçuşlar da mevcut ve İsrail, Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın 51 kurucu üyesinden biri.
Ticari ilişkilere paralel olarak iki ülke arasında diplomatik ziyaretler de hız kazandı. İsrail, Çin Devlet Başkanı Yardımcısı Wang Qishan’ı ağırladı ve böylelikle Çin’den İsrail’e resmi olarak en üst düzey ziyaret gerçekleştirilmiş oldu.
Çin’in İsrail’deki doğrudan yatırımları üçe katlanarak 16 milyar dolara ulaştı
İki ülkenin yakın zaman içinde serbest ticaret anlaşması imzalaması bekleniyor. Vizeleri de kaldıran iki ülke arasındaki ekonomik yakınlaşma çabalarının sonucunda 2016 yılı itibariyle Çin’in İsrail’deki doğrudan yatırımları neredeyse üçe katlandı ve 16 milyar dolara ulaştı. Çin İsrail’in teknoloji sektöründen etkilenirken İsrail ise, Pekin’in yatırımları ve araştırma ortaklığı potansiyeline göz kırpıyor.
ABD ve Çin’in ekonomik anlamda dünya devi olarak içerisinde bulunduğu yarışın ve özellikle son dönemde Trump yönetiminin Pekin’e yönelik uyguladığı ekstra tarifelerle somutlaşan ticaret savaşının alacağı hal, ABD’nin en önemli müttefiklerinden biri olan İsrail ile Çin arasındaki ilişkilerin geleceğini de merak konusu haline getiriyor.
Kaynak: Medyascope Yazar: Gülçin Karabağ 05 Aralık 2018
İlk yorum yapan siz olun