İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İşgalin 75. yıl dönümünde Ankara’da bir basın toplantısı ve Doğu Türkistan çalıştayı düzenlendi

Doğu Türkistan’ın ÇKP tarafınadan işgal edilişinin 75. yıl dönümünde Ankara’da Uygur STK’lar tarafından basın toplantısı ve Doğu Türkistan çalıştayı gerçekleştirildi.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve Doğu Türkistan’ın ÇKP tarafınadan işgal edilişinin 75. yıl dönümünde Uygur sivil toplum kuruluşları, Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde protesto etkinlikleri ve basın toplantıları düzenledi. 

Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı, Uygur Akademisi Vakfı ve Dünya Uygur Kurultayı Vakfı 01 Ekim 2024 tarihinde Ankara’da, “01 Ekim Çin İşgali Basın Toplantısı ve Doğu Türkistan Çalıştayı – 2: Türk Dünyasında Doğu Türkistan Meselesi” konulu etkinlik düzenledi.

Basın toplantısına Dünya Uygur Kurultayı geçici başkanı Doç. Dr. Erkin Ekrem, Uygur Akademisi Vakfı Başkanı Abdülhamit Karahan, Türk Ocakları Genel Sekreteri Ayşe Filiz Yavuz, eski milletvekili Fahrettin Yokuş, eski milletvekili Prof. Dr. Orhan Kavuncu, Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erkin Emet ve başka STK temsilcileri ile basın mensupları katıldı. 

Basın toplantısı, Türkiye ve Doğu Türkistan İstiklal Marşlarının okunması ile başladı. Toplantıda ilk konuşma yapan Prof. Dr. Erkin Emet, Kısaca Doğu Türkistan Bağımsızlık Mücadelesi ve Çin’in İşgal Süreci başlıklı konuşmasında, Doğu Türkistan’ın işgal tarihini anlattı, bölgenin zengin ve canlı kültürel yapısının Çin işgalinde yok edildiğini; cami ve mezarların yok edildiğini ve bu yolla Uygurların hafızasının silindiğini belirtti.

Toplantıda Uygur Akademisi Vakfı Başkanı Abdülhamit Karahan, İşgalin 75. Yıl Dönümünde Doğu Türkistan ve İnsanlığı Bekleyen Çin Tehdidi başlıklı şu basın açıklaması metnini okudu.

Değerli Basın Mensupları, kıymetli Milletvekilleri, Akademisyenler, Siyasi Partilerin üst düzey temsilcileri, STK’ların yöneticileri ve değerli katılımcılar;

1 Ekim 1949’da ilan edilen Çin Halk Cumhuriyeti aslında ideolojik devrim uğruna yapılan bir iç savaş ürünüdür. 1921’de kurulan ÇKP, 28 yıl süren iç savaşla dönemin meşru hükümeti olan Çin Cumhuriyeti’ni devirerek 1 Ekim 1949 tarihinde “Çin Halk Cumhuriyeti”ni ilan etmiş, dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip ülkesinde tek başına iktidar olmuştur. ÇKP iktidarı ele geçirdikten sonra  “Çin Cumhuriyeti / 中华民国” ile kesin çizgisini belli etmek için “Çin Halk Cumhuriyeti” ile eş anlamda “Yeni Çin / 新中国” tabirini kullanmaya başlamıştır.

01 Ekim 1949’da kurulan “Yeni Çin”de, ÇKP ilk icraat olarak iktidarı ele geçirene kadar kullandığı “Anti-emperyalist ve anti-feodal demokratik devrim” söylemini fiilen terk ederek, “emperyalist Mançu-Çing hakimiyeti” ve “Savaş ağası Gomindang”ın işgalci geleneğini çok daha kanlı yöntemlerle devam ettirmiştir. Feodal Çin dönemine ait savaş hilelerini kullanıp, Sovyetler Birliğini de bu yolda amaçlarına alet ederek “Doğu Türkistan Cumhuriyeti Hükümeti”ni bertaraf edip, 20 Aralık 1949’da Doğu Türkistan’ı kanlı bir baskınla işgal etmiştir. Dökülen kanları işgalci “Kurtuluş ordusu” komutanı Wang Zhen / 王震 şöyle ifade etmekteydi: Ben var ya ben, Sincan’da (Doğu Türkistan) öyle bir katliam yaptım ki, bundan böyle 50 yılda bile tek bir direnişci çıkmaz”

“Yeni Çin”de ÇKP’nin başlattığı “Toprak Reformu / 土地改革”, “Sağcılara Karşı Hareket / 反右斗争”, “Büyük ileri Atılım / 大跃进”, “Kültür Devrimi / 文化大革命” gibi bütün radikal devrim uygulamaları Doğu Türkistan, Tibet ve Moğolistan gibi işgal bölgelerinde milli kimliklere karşı sistematik asimile ve yok etme vasıtası olarak kullanılmıştır. Örneğin “Toprak Reformu (1950-1953), bölgesel milli tarım ve ekonomik sistemi felç edip, ÇKP’ye bağımlılık yaratma hamlesi”, “Sağcılara Karşı Hareket (1958-1962) Yerli milliyetçiliğe darbe bahanesiyle milli beyin takımını yok etme hareketi”, “Kültür Devrimi (1966-1976) Milli benliği yok etme ve Çinlileştirme devrimi” olarak gerçekleştirlmiştir. Dolayısıyla Yeni Çin’in amacı, bu “Yeni” ülkenin sınırları içindeki “Ötekileri” bütünleştirmenin ötesinde eritmek ve yok etmek anlamı taşımaktadır.

2017’de ifşa olan Doğu Türkistan’daki “Toplama Kampları” ve yapılan “Etnik Soykırım” ÇHC hükümetinin yıllardır sürdürdüğü sistematik asimilasyon ve eriterek yok etme politikasının hızlandırılmış uygulamasıdır.

Bugüne Kadar Uygurlar Türk milletinin ortak kültürel değerlerini canları pahasına korumuştu. Şimdi Çin, Türk dünyasının ilgisizliği ve İslam aleminin sorumsuzluğundan aldığı cesaret ve elde ettiği imkânlarla Uygurları kökünden yok etmenin peşindedir. Uygurların uğramakta olduğu fiziki soykırım Türk dünyasının canını acıtmamış olabilir. Ancak şimdi Uygurlar bitkin düşünce Çinliler Türk milletinin ortak tarihi değerlerini yerle yeksan etmekte ve Türk milletine meydan okumaktadır.

Çin şimdiye kadar “Uzaktaki ile dost ol, yakındakini ez 远交进攻” hilesini kullanarak Türkiye’deki karanlık yardakçıları vasıtasıyla Türk milletini “Uygurlar Çin devleti sayesinde mutlu ve mesut yaşıyorlar” masalıyla uyutmayı, Uygurların göklere yükselen feryat-figanlarının “CIA komplosu” olduğu propagandası ile kandırmayı başarmıştır. Ancak konu artık Uygur Türklerinin yok olmasıyla sınırlı kalmayacak kadar büyümüştür.

Türk milleti artık Çin tehdidi gerçeğini kabul etmeli, Uygar dünyanın Çin’in işgal ve yayılmacılığını engellemek, Rus barbarlığını dizginlemek için oluşturduğu safta yerini almalıdır.

Basın metninin okunmasının ardından toplantıda ayrıca, önemli konuklar da kürsüye davet edildi. Orhan Kavuncu konuşmasında “Türk devletleri Çin’i tehdit olarak algılamıyor. Çin sadece Türk dünyası için değil dünya için de tehdit ama mevcut ABD-Çin rekabeti olarak görülen çatışma yetersiz. Çin başta Türk ülkelerinde kredi dağıtıp toprak alıyor. Afrika’da da aynısını yapıyor” dedi.

Fahrettin Yokuş “Biz 1960’larda, 1970’lerde ‘Ne Amerika ne Rusya ne Çin / Her şey Türklük için’ sloganını kullanıyorduk. Ancak Türkiye Cumhuriyeti istenilen seviyeye gelemedi. Türkiye Cumhuriyeti kendi ayaklarının üzerinde duramayınca kardeşlerimize sahip çıkamıyoruz. Mazlum milletlerin en büyük sığınağı her zaman Türkiye’dir. 2022’deki BM raporunun üzerine ise doğru düzgün gidemedik. Doğu Türkistan davası için büyük bir fırsat kaçırıldı” ifadelerini kullandı.

Türk Ocakları Genel Sekreteri Ayşe Filiz Yavuz “Bilge Kağan Yazıtları’nda Çin’e kanmayın diyor ama biz bin yıldır Çin’e kanıyoruz. Dünya, Türkler yok edilirken kılını kıpırdatmayacaktır. Biz kendimizi ciddiye almadıkça Batı Çin’i engellemeyi ciddiye almaz. Çin’le ticaretin engellenmesi lazım. Türkiye jeopolitik olarak çok önemli bir konumda diyoruz ama bunu hep hamaset olarak söylüyoruz. Altını dolduramıyoruz, dünyayı parmağımızda oynatmamız gerekirken biz oynatılıyoruz. Genel gidişat kötü” dedi.

Çalıştayda Prof. Dr. Erkin Emet, ‘Avrupa Türklerinin Doğu Türkistan Davasına Katkıları’ başlıklı bir sunum yaptı. Doç. Dr. Erkin Ekrem ise ‘Doğu Türkistan Sorununun Şimdiki Durumu’ ile ilgili kısa bir sunum verdi.

Konuşmaların ardından, ‘Türk Dünyasında Doğu Türkistan ile İlgili Neler Yapılabilir?’ sorusu etrafında tartışmalar gerçekleştirildi.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir