Çin tarafından Hazıran’da yayınlanan Tayvan’ın bağımsızlığını savunanları cezalandırmayı hedefleyen yönergeler, İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından uluslararası insan haklarını ihlal eden bir tür hukuki zorbalık olarak kınandı.
Çin, Tayvan’ın bağımsızlığının destekçilerini hedef alan ve onları duruşlarından vazgeçmeye çağıran ya da cezai yaptırımı öngören tartışmalı adli yönergeler yayınladı. Çin’in Tayvan İşleri Ofisi tarafından 21 Haziran’da açıklanan bu yönergeler, uzmanlar tarafından uluslararası insan haklarını ihlal eden bir tür yasal zorbalık olarak kınandı.
Çin’in bu yönergesi, Tayvan’ın bağımsızlığını destekleyen faaliyetleri Çin kanunlarına göre cezalandırılabilir suçlar olarak sınıflandırıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne (HRW) göre, bu yönergeler Tayvan’ın bağımsızlığını savunanların gıyabında yargılanmasına ve hatta ölüm cezasına çarptırılmasına izin veriyor.
Bu hamle, Çin’in bölge üzerinde hiçbir yargı yetkisi olmamasına rağmen Tayvan’a yönelik yayılmacı politikalarını agresif bir şekilde sürdürmeye yönelik daha geniş stratejisinin bir parçasıdır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1949 yılından bu yana Pekin hiçbir zaman Tayvan’ı yönetmedi. Bununla birlikte, Çin’in Tayvan’ın özerkliğine ve 23 milyon sakinine yönelik tehditleri, kendi halklarına yönelik temel özgürlükleri bastırmaya çalıştıkça artmıştır.
Çin’in 2005 tarihli Ayrılık Karşıtı Yasası daha önce Tayvanlı ayrılıkçı güçlere karşı, ayrılıkçıların ne olduğunu belirtmeden muğlak tehditler savuruyordu. Ancak mevcut kurallar daha açık ve Tayvan’ın bağımsızlığıyla ilgili tüm faaliyetleri suç olarak nitelendiriyor. Buna bağımsız bir Tayvan kurma çabaları, ayrılıkçı örgütler kurmak, Tayvan’ın uluslararası örgütlere girmesini savunmak ve eğitim, kültür, tarih ya da haber medyasında Çin’in Tayvan anlatısından sapmak da dahil.
HRW, bu yönergelerin Tayvan’ı Çin’den ayırmayı amaçlayan eylemler ve Tayvanlı ayrılıkçı örgütlere katılım gibi geniş tanımlı suçları içerdiğini bildirmektedir. Buna ek olarak, yönergeler Tayvanlı bireyleri gıyabında yargılanmakla tehdit etmekte, sanığın hazır bulunmadığı cezai işlemlere izin vermekte ve Tayvanlı ve yabancı uyruklular arasında ayrım yapmaksızın ağır cezalar uygulamaktadır.
HRW, Çin’in dünyada en çok infaz gerçekleştiren ülke olduğunu, ancak kesin sayının devlet sırrı olarak kaldığını vurgulamaktadır. Bu yönergelere cevaben Tayvan, son zamanlarda Çinli yetkililer tarafından düzenlenen keyfi tutuklama, gözaltı ve sorgulama vakalarını gerekçe göstererek Çin’e seyahat eden Tayvan vatandaşları için alarm seviyelerini artırdı.
HRW raporu ayrıca, bu yeni yönergelerin Çin’de yaşayan ve zulümden kaçınmak için genellikle otosansür uygulayan yaklaşık 150.000 Tayvan vatandaşını daha da sindirebileceğini öne sürüyor.
HRW bu yönergeleri şiddetle kınayarak “Yeni mahkeme yönergeleri Çin hükümetinin kendi sınırları ötesinde insanların ifade özgürlüğü hakkını kontrol etmeye yönelik son çabasıdır. Tayvan’ın bağımsızlığına inanan ya da bunu savunanlar da dahil olmak üzere herkesin temel hak ve özgürlükleri vardır” ifadesini kullandı.
Çin’in 2019’daki kitlesel demokrasi yanlısı protestoların ardından Haziran 2020’de Hong Kong’a acımasız bir Ulusal Güvenlik Yasası dayatması, baskıcı taktiklerinin paralel bir örneğidir. Bu yasa Hong Kong’un yargı özerkliğini azaltmış ve göstericilerin ve aktivistlerin cezalandırılmasını kolaylaştırmıştır. Tayvan ve Hong Kong farklı vakalar olsa da, her iki eylem de hukuki, askeri ve ekonomik olarak oldukça baskıcı olan Xi rejiminin saldırgan zihniyetini yansıtıyor.
Çin’in Tayvan ve Hong Kong’daki eylemleri, muhalefeti susturmaya ve söylemleri kontrol etmeye yönelik daha geniş stratejisini göstermektedir. Çin, sert yasal tedbirler uygulayarak ve ağır cezalarla tehdit ederek, Tayvan’daki her türlü muhalefeti veya bağımsızlık desteğini sindirmeyi ve bastırmayı amaçlamaktadır. Uluslararası insan hakları standartlarının bu şekilde açıkça göz ardı edilmesi, Çin’in baskıcı politikalarından etkilenenlerin hak ve özgürlüklerinin korunması için birleşik bir küresel tepki verilmesini gerektirmektedir.
Ocak 2024’te Tayvanlılar, Çin’in “ayrılıkçı” olarak damgaladığı Lai Ching-te’yi devlet başkanı olarak seçti. Lai’nin görevdeki ilk haftasında askeri tatbikatlar yapıldı ve Pekin bunları “ayrılıkçı eylemler” için “güçlü bir ceza” olarak tanımladı ve Bay Lai’yi Demokratik İlerleme Partisi (DPP) başkanlarının “en kötüsü” olarak gösterdi.
Tayvan konusundaki tutumuna ek olarak Çin, ABD ile Tayvan arasındaki “askeri anlaşmaya” da şiddetle karşı çıktığını ifade etmiştir. Çinli bir yetkili kısa süre önce Washington’a, Tayvan’ın Çin topraklarının devredilemez bir parçası olduğunu bir kez daha teyit ederek, ada ile her türlü resmi etkileşimi derhal durdurması çağrısında bulundu.
Çin’in Tayvanlı ayrılıkçılara yönelik yeni yasal düzenlemeleri sadece bu bölgelerdeki insanların özerklik ve özgürlüklerini tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda diğer uluslar için de tehlikeli bir emsal teşkil ediyor. Uluslararası toplum Tayvan ile dayanışma içinde olmalı, Çin’in saldırgan politikalarını kınamalı ve Tayvan halkının temel insan haklarının korunmasını savunmalıdır.
İlk yorum yapan siz olun