Sinan Ülgen: “Şangay İşbirliği Örgütü’ne üyelik Çin dahil mevcut üyelerin onayına tabi olduğundan, böylesi bir adaylıktan Türkiye’nin Uygurlar meselesinde Çin’in uygulamalarını eleştirmeyeceği anlamı da çıkar.”
Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) Direktörü, eski diplomat Sinan Ülgen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Hedefimiz Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) tam üyelik” açıklamasını değerlendirdi.
Sinan Ülgen’in sosyal medya hesabından paylaştığı mesajlar şöyle:
“Türkiye, Şangay İşbirliği Örgütü’ne üye olabilir. Ama bu üyelik Türkiye’nin iç ve dış düzeninin geleceğine dair kuvvetli bir mesaj niteliği de taşır.
Bir yandan ‘toplumsal düzeninde demokrasi ve temel özgürlükleri önceliklendirmeyen ülkeler ile kader arkadaşlığı yapacağım’ demiş olur.
Diğer yandan Ukrayna savaşından sonra belirginlik kazanan jeopolitik kırılmada, dünyaya 19. asır benzeri nüfuz bölgeleri temelinde bakan, egemen devletler üzerinde hak sahibi olduklarını iddia eden ülkeler ile benzer bir jeopolitik duruşa sahip olduğunu ilan etmiş olur.
1996 yılından bu yana var olan bu örgüte, Ukrayna savaşı sonrasında 2022 yılında üye olmak istemek de Türkiye’nin stratejik yönelimine dair belirsizliği de iyice arttıracaktır. ŞİÖ’ye üyelik Çin dahil mevcut üyelerin onayına tabi olduğundan, böylesi bir adaylıktan Türkiye’nin Uygurlar meselesinde Çin’in uygulamalarını eleştirmeyeceği anlamı da çıkar.”
ERDOĞAN VE Şİ BİR ARAYA GELDİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi’ne katılmak üzere geldiği Semerkant’ta ikili temasları kapsamında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya gelmiş ve ikilinin kapalı olarak gerçekleştirilen görüşmeleri yarım saat sürmüştü.
Erdoğan, ŞİÖ Zirvesinin sonunda yaptığı gündeme ilişkin değerlendirmeleri sırasında “Hedefimiz Şanghay İşbirliği Örgütü’ne tam üyelik” ifadesini kullanmıştı.
DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ SOYKIRIM UYGULAMALARI
Çin Halk Cumhuriyeti hükumetinin sistematik baskıları ve asimilasyon politikaları ile Doğu Türkistan’da topyekûn bir halk, asimilasyon ve soykırıma uğradı, uğruyor. Milli, dini, siyasi ve kültürel olarak Doğu Türkistan’da Çinli olmayan tüm Türk kökenli milletler bu baskının kurbanı olmaktadır. Doğu Türkistan’da soykırıma varan ağır insan hakları ihlalleri, her geçen gün dünya kamuoyunun daha çok gündemine geliyor. Etnik ve kültürel ayrımcılığa ve insan hakları ihlallerine maruz kalan Doğu Türkistanlılar, ucuz iş gücü olarak Çinli şirketlerde çalıştırılıyor. Öte yandan, Birleşmiş Milletlerin resmi verilerine göre ise, Çin Komünist Partisi idaresinin kültürel soykırım uyguladığı Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında milyonlarca insanı yasa dışı bir şekilde alıkoyuyor. Çin hükumeti, toplama kamplarında ve ceza kamplarında insanlık dışı şartlarda tutulan Uygur Türklerinin durumuna dair tüm verileri dünya kamuoyundan gizliyor.
ÇİN’İN DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ CEZA KAMPLARINDA NELER YAŞANIYOR?
Doğu Türkistan’da Uygur ve diğer Türk halklarından milyonlarca kişi suçsuz yere toplama kamplarına alınmaktadır. Halen bu baskı tüm şiddetiyle devam etmektedir. Tanıkların ifadelerine göre tutuklulara işkence ediliyor. Sağlıksız şartlarda ellerinde kelepçe, ayaklarında zincirle yaşıyor. Kampta tutulanlara ne olduğu belirsiz ilaçlar ve iğneler veriliyor. Tırnak çekme, kamçı, elektrik gibi işkencelere maruz kalıyor. Kadınlar toplu tecavüze uğruyorlar.
Milyonlarca genç Doğu Türkistan’daki çalışma kamplarında veya Çin’deki fabrikalarda zorunlu köle işçi olarak çalıştırılıyor. Birçoğu toplama ve çalışma kamplarına gönderildikten sonra geride kalanlar da siyasi propaganda ezberlemeye, kamu hizmeti adıyla ücretsiz çalışmaya zorlanıyorlar. Kadınlar kısırlaştırılıyor, hamilelere zorla kürtaj yaptırılıyor. Genç kadınlar Çinlilerle evliliğe mecbur ediliyor. Ailelerinden koparılan 1 milyona yakın çocuk, çocuk toplama kamplarında asimile ediliyor. Çince konuşmaya Çince yaşamaya, Çinliler gibi beslenmeye zorlanıyor.
Milli ve dini kültür mirasları yok ediliyor. Uygur tarihi ve kültürüyle ilgili kitaplar yakılıyor. Türk- İslam mimarileri ve tarihi şahsiyetlerin türbeleri, heykelleri yok ediliyor. İnanç özgürlüğü hiçe sayılıyor. Camiler yıkılıyor. Kur’anlar yakılıyor. Namaz kılmak, oruç tutmak kampa alınma nedeni olarak gösteriliyor. Türkiye başta olmak üzere yurtdışı ülkelerinde okumuş, seyahat etmiş olmak ya da sadece bunları yapan birinin akrabası olmak bile toplama kampına alınma veya hapse atılma nedeni olabiliyor.
“Kardeş aile” projesi adı altında her aileyle ilgilenecek Çinli memur atandı. Bu “kardeşler” aile mahremiyetini çiğneyerek Uygurların evlerinde konaklıyor, aile üyelerinin rejime bağlığını denetliyorlar.
İlk yorum yapan siz olun