Dünya Uygur Kurultayı Başkanı, Çin’i kötü insan hakları sicili ve özellikle Afrika’daki uluslararası ekonomik sömürü politikaları nedeniyle eleştirdi.
Dünya Uygur Kurultayı (DUK) Başkanı Dolkun İsa, 2009 Urumçi katliamının 15. yıldönümünde yaptığı özel konuşmada, 5 Temmuz’un Uygur mücadele tarihinin en karanlık günü olduğunu, zira 15 yıl önce Uygurlara yönelik soykırımın Çin tarafından başlatıldığını vurguladı.
Dolkun İsa “Bugün 2009 Urumçi katliamının 15. yıldönümü. Binlerce Uygur genci adalet aramak için gösteri yapıyordu, ancak Çin 1.000’den fazlasını öldürdü ve birçoğu gözaltına alındıktan sonra kayboldu. Bugün, 15 yıl sonra, kaybolanlardan hala haber yok. 5 Temmuz, Uygur mücadele tarihinin en karanlık günüdür. On beş yıl önce Uygurlara yönelik soykırım Çin tarafından başlatıldı” İsa.
İsa ayrıca uluslararası toplumu harekete geçmeye ve devam eden bu soykırımı durdurmaya çağırdı ve “Bugün uluslararası topluma çağrıda bulunuyorum: milyonlarca insan toplama kamplarında acı çekiyor. Uluslararası Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni imzalayan ülkelerin Uygur soykırımını ve insanlığa karşı devam eden suçları durdurmak için yasal bir yükümlülüğü vardır. Ne yazık ki, birçok ülkenin sessiz kaldığını gördük, bu nedenle tüm insanların ve tüm ülkelerin harekete geçme ve devam eden bu soykırımı durdurma zamanı geldi” dedi.
Cenevre’de BM İnsan Hakları Konseyi’nin 56. Oturumuna katılan Dolkun, Çin’in Evrensel Periyodik İnceleme (UPR) sırasında çok sayıda BM tavsiyesini reddetmesinden duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi. İsa “Çin birçok tavsiyeyi reddetti. Bu yılın 24 Ocak tarihinde BM İnsan Hakları Konseyi’nde Çin hakkında Evrensel Periyodik İnceleme (EPİ) gerçekleştirildi. Aradan en az altı ay geçti ve bugün Çin birçok tavsiyeyi reddetti, sadece bazılarını kabul etti” ifadelerini kullandı.
Dolkun İsa katıldığı bir röportajında “Keyfi gözaltı, insanlığa karşı suçlar, zorla kaybetme, gazetecilerin ve insan hakları savunucularının tutuklanması gibi en ciddi meseleler Çin hükümeti tarafından reddedilen çok önemli tavsiyelerdi” dedi.
Dolkun, “Daha fazlasını bekleyemem çünkü Çin Komünist Partisi’nin bu tür gerçekleri inkar etme konusunda bir geçmişi var. Çin, zorla çalıştırma ve kölelik gibi gerçek tavsiyeleri hiçbir zaman kabul etmedi. Çin geçmişte hiçbir zaman gerçek tavsiyeleri kabul etmediği için bu beklenen bir şeydi” şeklinde konuştu.
Dolkun ayrıca Avrupa Birliği’nin, bloğun motor endüstrisini korumak için Çin’in elektrikli araçlarına yönelik gümrük vergilerini arttırma kararını yorumladı.
“Çin çok sayıda elektrikli araba ihraç ediyor, bu da Avrupa’da önemli bir sorun çünkü Avrupa’daki işletmeleri ve araba endüstrisini tamamen yok ediyor” diyen Dolkun, bu arabaların zorla çalıştırılarak üretildiğini ve milyonlarca Uygur’un sömürüldüğünü söyledi.
Dolkun sözlerine şöyle devam etti: “İnsanlar elektrikli arabaların temiz enerjiyi temsil ettiğini söylüyor ama bu doğru değil çünkü bataryaların yüzde 47’si Uygurların zorla çalıştırılmasıyla elde ediliyor. Yani bu temiz enerji değil; kara enerjidir. Çin hükümeti, Uygurları ve diğerlerini de içeren zorla çalıştırma nedeniyle ucuz arabalar üretiyor.“
Uygur insan hakları aktivisti ayrıca Çin’in Afrika kıtasında artan finansmanı, projeleri ve başlattığı işlerle ilgili ciddi endişelerini dile getirdi ve “Çin Afrika’daki işlerini genişletiyor. Bazı Afrika ülkelerinin, Afrika halkına sağlanan sözde faydalarla birlikte gelen tuzağı çoktan fark ettiğine inanıyorum. Çin hiçbir zaman başka insanlara ya da ülkelere art niyetsiz yardım etmez. Çin’in mali yardımlarının ya da projelerinin arkasında her zaman bir şeyler vardır” dedi.
“Sindlilere, Belucilere ve hatta diğer Pakistanlılara hiçbir fayda sağlamayan 60 milyar dolardan fazla bir proje olan CPEC (Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru) örneğini ele alalım. Sadece Çin hükümetine fayda sağlamıştır. Aynı şey bugün Afrika’da da yaşanıyor. İnanıyorum ki çok yakında Afrika halkı ve hükümetleri Çin’in tuzağını, yani Afrika sanayisini ve Afrika halkını sömürdüğünü fark edecekler.“
Dolkun, Çin’deki sorunlara dikkat çekildiğinde, bunun bir iç mesele olduğunu iddia ettiğini, ancak başkalarının meselelerine karışmaya devam ettiğini söyledi.
Dolkun, “Başka bir ülke Çin’i eleştirdiğinde ya da herhangi bir öneride bulunduğunda, Çin bunun bir iç sorun olduğunu iddia ediyor. Ancak Çin, diğer ülkelerin iç politikalarına çok güçlü bir şekilde müdahale ediyor. Bugün Çin’in Ukrayna ve Orta Doğu’ya müdahale ettiğini görüyoruz.”
“Tibet meselesinin, Hong Kong meselesinin ve Doğu Türkistan meselesinin Çin’in iç sorunu olmadığını, hepsinin işgal altındaki ülkeler olduğunu düşünüyorum. Bunlar uluslararası meselelerdir. Soykırım uluslararası bir meseledir. İnsan hakları evrenseldir ve bir iç mesele değildir, ancak Çin bunları her zaman iç meseleleri olarak adlandırmaktadır.”
Dolkun İsa ayrıca Uygur nüfusuna karşı devam eden zulmün durdurulması için uluslararası eylemin aciliyetini vurguladı ve Çin’in uluslararası hukuk ihlallerinden sorumlu tutulması için dayanışma çağrısında bulundu.
İlk yorum yapan siz olun