İpek Yolu’na geçit veren Doğu Türkistan, coğrafi yapısında farklı yer şekillerini büyük bir uyum içinde barındırmaktadır. 1.828.418 km2’lik bir alana yayılan bölge sırasıyla Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Tibet, Çin, Moğolistan ve Rusya ile komşudur. Adını yükseklik ve heybetinden alan Tanrı Dağları, Doğu Türkistan’ı ikiye bölen bir sınır gibidir. Kuzeyde Cungarya Havzası ve güneyde Tarım Havzası olmak üzere bölgeyi iki doğal havzaya ayıran dağların uzunluğu 2500-2700 km’yi, yüksekliği ise 4000-4700 metreyi bulmaktadır. Tanrı Dağları, bölgenin iklimini de doğrudan etkiler; dağlar kuzeyden gelen nemli havanın güneye geçmesine mani olduğundan, güney kesimler daha kuraktır.
Tarım Havzası, Tanrı Dağları ile Karanlık Dağlar arasında bulunmaktadır. Müslüman Uygur Türklerinin yaklaşık %75’i burada yaşamaktadır. Bunun nedeniyse, 910.000 km2’lik alanın 500.000 km2’sini Taklamakan Çölü kaplamasına rağmen geriye kalan alanın ziraata elverişli olmasıdır. Sıcaklığı -40°C ila 45°C arasında değişen Gobi Çölü’nden daha da kurak olan ve çok az yağış alan havzanın ziraat yapılan kesimleri, Tarım Nehri sayesinde sulanmaktadır. Havzada buğday, pamuk, mısır, pirinç ve meyve çeşitleri yetiştirilmesinin yanı sıra coğrafi koşullar, hayvancılık için de oldukça müsaittir.
Cungarya Havzası ise Tanrı Dağları ile Altay Dağları arasında kalan bölgedir. Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’nin yer aldığı Cungarya Havzası’nın daha verimli topraklara sahip olmasının yanı sıra ülkeyi komşu ülkelerle Uzakdoğu ülkelerine bağlayan kara ve demir yollarına da ev sahipliği yapması, bölgeyi cazip ve hareketli hale getirmektedir. Havza orta kesim hariç, tarım için oldukça verimli topraklara ve hayvancılık için geniş otlaklara sahiptir.
Ülkenin genelinde kara iklimi hakimdir. Yaz mevsiminin çok sıcak, kış mevsimininse çok soğuk geçtiği ülkede insanların geçimleri büyük ölçüde düzensiz yağan yağmurlara bağlıdır.
Doğu Türkistan, geçmişte özellikle Tarım Havzası’ndaki Kaşgar, Hoten, Aksu, Turfan gibi şehirleriyle hem Türk-İslam coğrafyasının önemli medeniyet merkezlerini, hem de Türklerin İslamiyet’i ilk defa kabul ettiği toprakları içinde barındırmasına rağmen bugün hak ettiği ilgiyi görememektedir.
İlk yorum yapan siz olun