“2016’dan bu yana sessiz, görünmeyen bir soykırım yürütüyor… Toplama kamplarında iman işkenceyle sökülüyor, diller susturuluyor, kimlikler siliniyor. Ama dünya suskun…”
Mehmet Emin Hazret
Bir zamanlar…
Uygurların güneşi, özgürce doğardı Doğu Türkistan’ın semalarında. Çocuklar sokaklarda oynar, analar türküler söylerdi. Biz vardık, biz nefes alıyorduk. Ta ki bir karanlık, sinsice çöreklenene kadar…
Bugün…
Müslüman bir halk, dininden, dilinden, kimliğinden dolayı bir soykırımın gölgesinde çırpınıyor. Ama ne hazindir ki, Müslüman ülkelerin çoğu sessiz. Kimisi Çin’le aynı safta, kimisi üç maymunu oynuyor. Birçok diktatör, zalimin yanında saf tutuyor; mazlumun değil.
“Uygurlar için üzülüyoruz… Ama elimizden bir şey gelmiyor.” Bu söz, sadece bir mazeret değil; bir terk ediştir.
Bu düşünce, Doğu Türkistan’ı unutmak için bahane arayanların sığınağıdır.
Ama biz Uygurlar öyle düşünmüyoruz.
Çünkü biz, hâlâ ayaktayız.
Çünkü biz, hâlâ inanıyoruz.
Ve çünkü biz biliyoruz: Zulüm payidar olamaz!
Nazi Almanyası 6 milyon Yahudi’yi katletti.
O soykırım, 2000 yıl vatansız yaşayan bir halkın, vatan sahibi olmasına vesile oldu.
Peki ya Çin?
2016’dan bu yana sessiz, görünmeyen bir soykırım yürütüyor.
Bir milyona yakın Uygur ya yok edildi ya da kayıplara karıştı.
Toplama kamplarında iman işkenceyle sökülüyor, diller susturuluyor, kimlikler siliniyor.
Ama dünya suskun…
Çünkü Çin büyük, Çin güçlü sanıyorlar.
Oysa hatırlayın:
Sovyetler Birliği daha büyük değil miydi?
O dev nasıl çöktü?
İnsana değer vermediği için!
Çünkü insanı hiçe sayan her sistem, kendi mezarını elleriyle kazar.
Çin… bir cam saraydır.
İhtişamlı görünür, ama kırılgandır.
Bir taş, bir sarsıntı… Ve her şey dağılır.
Çin Komünist Partisi bir parti değil, karanlık bir yapıdır.
Sadece Uygurlar değil, kendi halkı bile nefes almaktan korkar.
İnsanlar dijital bir kafeste yaşıyor.
Dış borcu 3.1 trilyon dolar.
Elektrikli araba üreticileri zarar içinde. Yüzlerce fabrika çoktan kapandı bile.
Ve biz Uygurlar, bu sistemin içinde yaşamış, onu en iyi tanıyan milletiz. Çin’in aile hekimiyiz.
Dostlar!
Bu camdan saray yıkılacak. Bir taşla, bir kıvılcımla.
Doğu Türkistan Çin’in değildir.
Onu Çin’e satanların da değildir.
O toprak bizimdir.
Bizim analarımızın duasında,
Bizim şehitlerimizin kanında,
Bizim çocuklarımızın gözyaşında saklıdır o toprak!
Ve Allah’ın izniyle…
O topraklara yeniden kavuşacağız!
Çünkü biz kaybetmedik.
Çünkü biz unutmadık.
Çünkü biz Uyguruz. Ve hâlâ buradayız.
İlk yorum yapan siz olun