İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Değişmeyen Zulüm :Urumçi’de değişen sadece yüzyıl oldu

Mehmet Emin Hazret’in “Doğu Türkistan: Sessizliğe Gömülmüş Bir Soykırım Tanıklar. Kanıtlar. Yüzünü Çeviren Bir Dünya” kitabından bir bölüm

I. Geçmişin Tanığı: Habibzade Ahmed Kemal

Doğu Türkistan, sadece bugünün değil, yüz yıl öncesinin de tanığıdır.
Çin’in Uygurlara uyguladığı sistematik baskılar, yeni değil; devlet hafızasına kazınmış kadim bir aklın ürünü.
1915 – Osmanlı Aydını Habibzade Ahmed Kemal, Çin’in Urumçi hapishanesinde tanık olduğu zulümleri şöyle anlatır:
Yüzlerine ısıtılmış demir plakalar bastırılır,
çırılçıplak soyulup dikenli tel kırbaçlarla dövülürlerdi…
Boyunlarına zincir takılır, köpek gibi sokaklarda sürüklenirlerdi.

Ahmed Kemal’in Kaşgar’daki modern okul girişimi, bir sınıfa astığı dünya haritası nedeniyle “çocukları dinden çıkarmak”la suçlandı.
Bu olay, Çin’in sadece bedeni değil, bilinci ve bilgiyi de hedef aldığına işaretti.
“Çin -Türkistan Hatıraları” adlı eseri, yalnızca bireysel bir hatırat değil;
bir halkın nasıl sistemli şekilde onurunun, eğitiminin, geleceğinin hedef alındığının
belgeli tanıklığıdır.

II. Günümüzün Tanığı: Mihrigül Tursun

Tam bir asır sonra, aynı şehirde, benzer bir zulme bir kadın tanıklık eder:
Mihrigül Tursun, 2015 yılında Urumçi Havaalanı’nda tutuklanır.
Yanında henüz iki aylık üçüz bebekleri vardır.
Tutuklama sonrası:
Üçüzlerinden birine ne olduğunu asla öğrenemez,
Bir kulağı sağır edilir,
Elektrikli işkencelere maruz kalır,
Dört gün boyunca uyutulmaz,
Saçları kazınır, mahremiyeti yok sayılır,
Aynı hücrede kaldığı 9 kadından biri sağ çıkmaz,
Bana çocuklarımdan birinin cesedini verdiler.
Nasıl öldüğünü bilmiyorum.

III. İşkenceden Sürgüne

Mihrigül, üç kez kampa alınır. Her defasında:
Bir annenin acısını taşır,
Ama her dönüşünde çocukları annelerini tanımaz hâle gelir.
2018 yılında Mısır Büyükelçiliğinin devreye girmesiyle kamptan çıkarılır.
Ancak bu özgürlük bile pahalıya mal olur:
Eşi, Mısır’dan,ç ocuklarını bulmak için Çin’e gittiğinde 16 yıl hapis cezasına çarptırılır.
Mihrigül sonunda ABD’ye iltica eder, ama geride bıraktığı izler asla silinmez.
Beni öldürmeleri için yalvardım. Bu şekilde yaşamaktan daha iyiydi.
— Mihrigül Tursun

IV. Geçmiş Tekrar Ediyor, Kurbanlar Değişiyor

Ahmed Kemal – 1915
Mihrigül Tursun – 2015
Bir yüzyıl geçti.
Yöntemler değişmedi, yalnızca tanıklar yenilendi.
Yine Urumçi,
Yine demir parmaklıklar,
Yine eğitim bahanesiyle sindirme,
Ve yine Uygur kimliğinin silinmesi,
Doğu Türkistan’ın hafızası, bir kadının gözyaşında,
bir annenin kayıp çocuğunda,
ve bir öğretmenin bastırılmış haritasında saklıdır.

Bir asır boyunca değişmeyen acı,
Bir öğretmenin haritasıyla başlayan bastırma,
Bir annenin kayıp çocuğuyla biten travma…
Ve tüm bu döngü, hâlâ kırılmamış bir zincir gibi.

V. Bir Tanıklığın Ardındaki Hakikat

Mihrigül Tursun’un tanıklığı, Çin’in 21. yüzyılda Uygur halkına karşı yürüttüğü sistematik baskının canlı ve dokunaklı bir kanıtıdır. Bu kez zulüm, artık sadece copla değil; dijital gözetim, yeniden eğitim adı altında yürütülen kamplar ve dış dünyaya kapalı gizli cezaevleri aracılığıyla uygulanmaktadır.
Ama özde hiçbir şey değişmemiştir:
Aynı acı.
Aynı yöntem.
Aynı inkâr.

vI. Sürekliliğin Adı: Devlet Politikası

1915’te Ahmed Kemal’in tanıklıkları ile 2015’te Mihrigül Tursun’un yaşadıkları arasında tam bir yüzyıl var.
Ama yaşananların içeriği neredeyse birebir aynı.
Bu, Çin’in Uygurlara yönelik politikasının istisna değil, istikrarla sürdürülen bir devlet aklı olduğunu ortaya koyuyor.
İbadetin yasaklanması,
Camilerin yıkılması,
Geleneksel kıyafetin suç sayılması,
Doğurganlığın zorla bastırılması,
Bunlar geçici uygulamalar değil;
Çin’in asimilasyon, dönüştürme ve gerektiğinde yok etme stratejisinin kalıcı unsurlarıdır.

VII. Sessizliğin Suçu: Dünyanın İmtihanı

Bu zulüm yalnızca Pekin’in politikalarıyla değil;
aynı zamanda dünyanın suskunluğuyla sürmektedir.
Uluslararası toplum, ekonomik ve diplomatik çıkarlarını bir halkın acısından daha değerli gördüğü sürece, bu trajedi durmayacaktır.
Ve bu sessizlik, yalnızca utanç değil —
zulme verilen bir destektir.
Bir halkın dili, dini, doğurganlığı ve hafızası hedef alınıyorsa,
bu bir iç mesele değil; bir insanlık suçudur.
Bugün Doğu Türkistan’da yaşananlar,
21. yüzyılın soykırımı olarak tarihe geçmektedir.

    Sonuç: Unutulmayacak ve Affedilmeyecek

    Doğu Türkistan’da yaşananlar, geçmişte kalmış bir acı değildir.
    Bu zulüm, şimdi, hala, her gün devam etmektedir.
    Habibzade Ahmed Kemal’in hatıralarından
    Mihrigül Tursun’un yakarışlarına uzanan bu zincir,
    Çin’in etnik azınlıklara yönelik değişmeyen zihniyetini ve şiddetin sürekliliğini ortaya koymaktadır.
    Bu kitap, sadece bir anlatı değil;
    bir hafıza, bir belge, bir insanlık kaydıdır.
    Çünkü:
    Zulmü unutmak,
    Zulmü affetmektir.

    İlk yorum yapan siz olun

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir