Çin, Dijital İpek Yolu projesi aracılığıyla Güneydoğu Asya ülkelerine sansür ve gözetim ihraç ediyor. Bu proje Çin devletinin dijital otoriterlik anlayışını tüm dünyaya ihraç etmesine olanak sağlıyor.
Çin, 2015 yılında, devasa Kuşak ve Yol girişimini başlattıktan iki yıl sonra, onun bir parçası olarak dijital altyapıya erişimi genişletmek amacıyla denizaltı kabloları, uydular, 5G bağlantısı ve daha fazlası içeren Dijital İpek Yolu projesini başlattı.
Birleşik Krallık merkezli bir insan hakları grubu olan Article 19’a göre Çin, geniş kapsamlı teknoloji endüstrisi ve devasa altyapı projelerinin yardımıyla, kendi dijital otoriterlik modelini yurtdışına ihraç ediyor ve Kamboçya, Malezya, Vietnam gibi komşularına “otoriterliğe hizmet eden en iyi uygulamaların” planlarını sundu.
Dijital İpek Yolu, Çin’in teknoloji endüstrisini teşvik etmek ve dijital altyapıyı geliştirmekle ilgili olduğu kadar, standartları ve internet yönetişim normlarını özgürlük, şeffaflık ve birlikte çalışabilirlikten uzaklaştırıyor. Böylece bu proje, Çin ve diğer ağa bağlı otokrasilerin gelişebileceği, sansür ve gözetim üzerine inşa edilmiş bir dijital sistemi şekillenmesine olanak sağlıyor.
80 sayfalık raporda, Huawei, ZTE ve Alibaba gibi özel şirketlerin Çin Komünist Parti için “vekil” olarak hizmet verdiği belirtiliyor. Çin devletinin Dijital İpek Yolu projesinde, teknoloji devlerinin kilit bir oyuncu olduğu ve hükümet ile ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğu anlatılıyor.
Çin, Kuşak ve Yol’a katılan 49 ülkeyle düzinelerce teknik standart anlaşması imzalarken Kamboçya, Endonezya, Malezya, Myanmar, Nepal, Pakistan ve Tayland gibi bölgedeki diğer ülkeler de Pekin ile dijital altyapı konusunda daha fazla iletişim kurmayı kabul etti.
Article 2019’a göre Kamboçya gibi bazı ülkeler dijital yönetişimlerini Çin’den örnek alıyor. Güneydoğu Asya ülkesi 2021 yılından bu yana Çin’in “Büyük Güvenlik Duvarı” tarzında, birçok Batılı medya kuruluşuna, Wikipedia ve Facebook ve X gibi sosyal medya sitelerine erişimi sınırlayan bir “Ulusal İnternet Geçidi” inşa etmek için çalışıyor.
Kamboçya hükümeti bunun ulusal güvenliği güçlendireceğini ve vergi kaçakçılığının önlenmesine yardımcı olacağını söylüyor. Ancak Kamboçya ağ bağlantıları üzerindeki etki, bu ağlara bağlanan herkesi etkileyecek ve bu da ifade özgürlüğünü de potansiyel olarak tehlikeye atabilir. Nepal ve Tayland da benzer bir güvenlik duvarı inşa etmeyi planlıyor. Bu ülkelerin ayrıca Pekin adına yurtdışında yaşayan Uygurlar ve Tibetlilerin izlenmesinde aktif rol oynadıkları da biliniyor.
Xi Jinping döneminde, Çin’in en büyük 500 şirketinin yüzde 90’ından fazlasında Çin Komünist Parti (ÇKP) birim ve hücreleri kuruldu. Bu hücrelerle ÇKP’nin etkisi özel sektörün derinliklerine kadar genişletildi. Aralarında teknoloji devlerinin de bulunduğu bu şirketler, Çin’in yurtdışındaki imajını iyileştirmek ve küresel nüfuzunu genişletmek için Pekin’in etki kampanyasına dahil ediliyor.
Çin teknoloji devlerinin sahip olduğu veri, mahremiyet ve potansiyel etki kampanyalarına ilişkin uluslararası kamuoyuna meydana gelen endişeler, ABD’de, Çin hükümetinin desteklediği ve son derece popüler video uygulaması TikTok’un yasaklanmasına yönelik çabaların güçlenmesine yardımcı oldu. Bu uygulamanın Çin hükümetinin kullanıcı verilerine erişmesine ve Amerikalıları etkilemesine izin verebileceği iddia ediliyor.
Güvenlik endişeleri, Huawei ve ZTE gibi şirketlerin sadece ABD’deki değil Avustralya, Kanada, Japonya, Yeni Zelanda ve İngiltere gibi diğer demokrasilerdeki işlerini de etkiledi. ABD’de bu iki firma “ulusal güvenlik tehdidi” olarak tanımlandı ve kritik altyapı inşaatlarından men edildi.
Article 19’un araştırma sonuçlarına göre, Çin’in bu tür verileri diğer otoriter hükümetlerle paylaşması ya da başkaları üzerindeki etki operasyonlarının bir parçası olarak kullanması akla yatkındır. Daha fazla şeffaflık ve gözetim olmadan bu endişelerin ortadan kaldırılması mümkün değildir.
Kayank: Yeni Akit / Abdülhalik KARA
İlk yorum yapan siz olun