Türkiye’de yaşayan Uygurların BM’ye, Çin’deki toplama kamplarıyla ilgili yaptığı başvurularıyla ilişkin ilk hukuki sonuç alındı. Çin’in verdiği yanıt üzerine BM Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu, bir karar açıklayacak görüşlerini bildirdi.
Türkiye’de yaşayan Uygurlar, Çin’in Uygur Özerk Bölgesi’nde kurduğu ve uluslararası toplumun “toplama kampı” diye bahsettiği birimlere gönderilen yakınlarıyla ilgili geçen sene BM’ye başvuru yapmıştı.
Yakınları Çin rejimi tarafından kamplara gönderilen Uygur aktivistler tarafından kurulan Kamp Mağdurları Platformu ve platform üyelerinin avukatlığını üstlenen insan hakları savunucusu avukat Gülden Sönmez ile diğer avukatlar tarafından yapılan başvuruyla ilgili ilk sonuç alındı.
BM Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu, hakkında bilgiler sunulan yüzün üzerinde kişiden üçüyle ilgili Çin makamlarından aldığı savunma doğrultusunda 16 Haziran’da karar verdi.
Kamp Mağdurları Platformu, 21 Haziran 2023 tarihinde, İstanbul Kazlıçeşme Kültür Merkezi’nde BM’den çıkan kararın içeriğiyle ve önemiyle ilgili basın açıklaması düzenledi.
Açıklama metni şöyledir:
BASIN AÇIKLAMASI
BM Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu Çin’in Toplama Kamplarında tutulan Uygurlarla ilgili yaptığımız başvurulardan biri karara bağlandı ve karar açıklandı: Uygur ve Müslüman oldukları için tutuluyorlar, bu uygulama keyfi gözaltıdır ve Çin Uygurlara karşı sistematik insan hakları ihlalleri işlemektedir.
Çin; Doğu Türkistanlılara yönelik dini ve etnik temelli, soykırım, kasten öldürme, işkence, kötü ve zalimane muamele, zorla kaybettirme, hürriyeti tahdit, adil yargılanma hakkı ihlali, haksız ve keyfi tutma, toplama kamplarında, karakol ve cezaevlerinde işkence ve tecavüz, zorunlu kürtaj ve kısırlaştırma uygulaması, zorla Çinlilerle evlendirme, Akraba Aile Projesi adı altında ev içine Çinli erkeği zorla kabul ettirme, zorla uzak bölgelere taşınarak, buralarda zorunlu çalıştırma, vb. suçlar işlemektedir. Birçok tutuklu, kamplara nakledilmeden önce polis karakollarında yapılan sorgulamalar sırasında işkence veya kötü muamele görmüştür. Toplama kamplarında ve aile içinde evlere yerleştirilen Çinli memurlar tarafından Uygur kadınlara yönelik tecavüz ve cinsel saldırı vakaları kamplardan bir şekilde çıkabilenler tarafından ortaya konulmuştur. Bu suçlara maruz kalan Çin vatandaşı Doğu Türkistanlıların yanı sıra Türkiye vatandaşları da mevcuttur. Müvekkilimiz olan mağdurlar adına Birleşmiş Milletler mekanizmalarına başvurular gerçekleştirdik. Türkiye’de yaşayan Müvekkillerimiz adına onların kamplarda tutulan aileleri için yapmış olduğumuz başvurularda çok önemli bilgi, belge, rapor ve delillere yer verilmiştir.
Nuermaımıtı Maıtıtuersun annesi ve birinci derecede 14 yakını toplama kamplarında tutulan bir Doğu Türkistanlıdır. BM başvurusunda 2017 yılından bu yana toplama kamplarında tutulan annesi Tajinisa Yimin hakkında başvuru yapılmıştır. Annesi yaşlı bir ev hanımıdır ve tutulduğundan bu yana hiçbir haber alınamamıştır. Babası Nurı Maıtıtuersun da aynı zamanda Çinli polisler tarafından alınıp toplama kampına götürülmüş ve burada işkence ve eziyetle öldürülmüş ve Çinli polislerce hiç kimsenin görmesine müsade edilmeden defnedilmiştir. Diğer yakınları ise halen toplama kamplarındadır.
Diğer başvurucu Kudret Gulca’nın abisi Naghmat Hamit (1965 doğumlu) ticaretle uğraşan bir kişidir. Evli ve iki çocuğu vardır. 2017 yılında eşi ve kendisini evine gelen Çinli polisler alıp toplama kampına götürmüşlerdir. Eşi kampta ağır hastalandığı için onu bırakmışlar ve ailesi iki yıl boyunca toplama kampında zorla tutulduğunu bu şekilde öğrenmiştir. Naghmat Hamit da kötü koşullar ve zalimane muameleden dolayı ağır hastalandığında bırakılıp 15 gün sonra tekrar alınmıştır. 15 günlük serbest kaldığı dönemde toplama kampında tutulduğu ve eziyet gördüğü aşikar olmuştur. Çinli polislerce akrabalarına 20 yıl toplama kampında kalacağı bildirilmiştir.
Karara konu başvuruda ki üçüncü mağdur Malıke Makhmut’un dayısı olan Dlixiati Wulibaiyi’dir. Wulibaiyi 2018 Ağustos ayında iki kız kardeşi ile birlikte evlerinden alınıp toplama kamplarına götürülmüştür. Wulibaiyi Çince tercümanlık yapan birisiydi. Evli ve iki çocuk babasıdır. Polis daha sonra sözlü olarak 25 sene hapis cezası ile cezalandırıldığını, kız kardeşi Bahtıgülün 19 sene, diğer kız kardeşi Bagilanın 15 sene hapis cezası ile cezalandırıldığını söylemişlerdir. Bu cezalar herhangi bir evrak, sorgulama, yargılama vb hiçbir işlem olmadan sadece sözlü bir beyanla açıklanmıştır.
BM İnsan Hakları Konseyi Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu’na bu başvurucular ile ilgili yaptığımız başvuru sürecinde Çin yönetiminden savunma istenmiş, gelen savunma cevabı da değerlendirilmiş ve sonuçta 28 Mart 2023 tarihinde karar verilmiştir.
Birleşmiş Milletler Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu, Naghmat Hamit, Tajinisa Yimin ve Dlixiati Wulibaiyi davalarında milyonlarca Uygur’un Çin’deki sözde yeniden eğitim kamplarında hapsedilmesine ilişkin ilk ve önemli bir karar verdi. Karar, Çinli yetkililer tarafından, Uygurların uluslararası ve evrensel temel haklarının, sistematik ve ağır bir şekilde ihlalini tespit etmektedir. Karara konu başvuruda Doğu Türkistan’daki (Sincan Uygur Özerk bölgesindeki) Müslümanlar ve Uygurlar ile diğer etnik azınlıklara yönelik keyfi/yargısız gözaltı, işkence, dini uygulamalara yönelik kısıtlamalar kapsamlı şekilde incelendi. Çalışma Grubuna sunduğumuz başvuruda, toplumu homojenleştirme amacının uluslararası insan hakları hukukunda meşru bir amaç olarak görülemeyeceğini, yeniden eğitim kampları da dahil olmak üzere temel hakların kısıtlanması ve ihlal edilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürdük.
Çalışma Grubu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) Ofisi’nin 2022 değerlendirmesine de atıf yaparak, Uygurların tutulup götürüldüklerinde aile üyelerinin veya başkaca kişilerin, tutukluların akıbetini öğrenmelerinin neredeyse imkansız olduğunu ve bu durumun özellikle yurtdışında yaşayan aileler için acı verici olduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda, Çalışma Grubu, mevcut davadaki üç kişinin tutulmuş oldukları kampın şüphesiz bir gözaltı yeri olduğu sonucuna varmıştır. Bu nedenle, Çalışma Grubu, Çin Hükümeti tarafından geç yanıtında teyit edildiği üzere, Devlet görevlileri tarafından alıkonuldukları için üç başvuranın zorla kaybetmeye maruz bırakıldığını ve o zamandan beri akıbetlerinin gizlendiğini ve nerede oldukları, dolayısıyla onları hukukun koruması dışında bıraktığını teyit etmiştir. Sonuç olarak Çalışma Grubu, Hamit Bey, Yimin Hanım ve Wulibaiyi Bey’in gözaltına alınmasının Evrensel Bildirge’nin 3, 6, 7 ve 9. maddelerini ihlal ettiğini ve bu nedenle tutulmalarının herhangi bir yasal dayanaktan yoksun olduğunu tespit etmiştir.
Çalışma Grubu ayrıca, yıllar önce tutuklanan Hamit Bey, Yimin Hanım ve Wulibaiyi Bey’in suçlamaları ve yargılanmalarına ilişkin herhangi bir bilginin bulunmamasının adil yargılanmanın en temel güvenceleriyle bağdaştırılmasının imkansız olduğunu tespit etmiştir.
En önemlisi, Bay Hamit, Bayan Yimin ve Bay Wulibaiyi’nin, Doğu Türkistan’da (Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde) ikamet eden sıradan yaşam süren Uygurlar olduğunu bildirdik. Uygur, Müslüman ya da başka bir Türk azınlığın mensubu olmanın, onları keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakmanın hedefi ve kurbanı yapmak için kendi başına yeterli olduğunu iddia ettik. Bu konuda Çalışma Grubu, başvuranların tutuklanması ve tutuklanmasının Uygur azınlığına mensup olmaları ve Müslüman olmaları temelinde ayrımcılığa dayandığı ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 2. maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıştır.
Çalışma Grubu, Hamit Bey, Yimin Hanım ve Wulibaiyi Bey’in hukuka aykırı bir şekilde tutulmasını, akıbetlerinin ve yerlerinin bilinmezliğine dair toplam gizliliği hukuka aykırı bulmuştur. Ayrıca, Bayan Yimin’in kocasının, kendisine orada uygulanan muamelenin ardından bir yeniden eğitim kampındaki yetkililerin elinde öldüğüne dair iddiaları Yargısız İnfaz Özel Raportörüne havale ederek araştırılmasını istemiştir.
Bugün BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu’na yaptığımız bu başvurularla, Müvekkillerimiz için özgürlük ve adalet arıyoruz. Öte yandan bir nebze de olsa üç milyondan fazla Uygur Türkünü temsilen Çin Halk Cumhuriyeti’nin keyfi tutuklama, zorla kaybettirme ve sistematik ihlallerini teyit eden bu örnek kararı uluslararası topluluğun dikkatine sunuyoruz. Müvekkillerimizin aileleri her gün onarılmaz ve geri dönülmez mağduriyetlere maruz kalmaktadır. Müvekkillerimizin ailesinin ve tüm toplamam kamplarında tutulanların ivedilikle hemen salıverilmesini talep ediyoruz. İnsanlığa karşı suçların en korkunç örneklerinden olan toplama kamplarının kapatılmasını istiyoruz. Çin Büyükelçiliğine başvuru yaparak Müvekkillerimizin ailelerinin derhal serbest bırakılmasını da talep edeceğiz. Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumu Çin’in BM kararına uyması için yaptırıma davet ediyoruz.
İlk yorum yapan siz olun