İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

BM uzmanı: Doğu Türkistan’da bir halk sömürgeleştiriliyor bir medeniyet siliniyor

BM uzmanı Fernand De Varennes: “Doğu Türkistan’da ve Tibet’te yaşananlar, bir medeniyetin ve bir halkın sömürgeleştirilme, silinme ve ortadan kaldırılma sürecidir.”

Elie Wiesel Vakfı, Dünya Uygur Kurultayı ve Uygur İnsan Hakları Projesi ile işbirliği içinde, Doğu Türkistan’daki Uygur toplumunun kültürel asimilasyonunu ele almak üzere New York’ta “Toplama Kamplarının Ötesinde- Zorla Asimilasyon ve Çin’in Sömürgeci Yatılı Okulları” başlıklı bir konferans düzenledi.

Konuşmacılar arasında sosyal aktivistler, insan hakları savunucuları, Dünya Uygur Kurultayı’ndan temsilciler ve delegeler ile ABD’den bir sosyal kuruluş olan Elie Wiesel İnsanlık Vakfı yer aldı.

Basın toplantısında, BM Azınlık Sorunları Eski Özel Raportörü Fernand De Varennes, Çin’in Uygur medeniyetini ve kültürünü zorla yerleştirme okulları politikası altında stratejik olarak yok etme planlarını gündeme getirdi.

De Varennes açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Bazen Çin’de, Doğu Türkistan’da ve Tibet’te yaşananlara bir isim vermemiz gerektiği izlenimine kapılıyorum, zira bu sadece bir dizi kitlesel insan hakları ihlalinden ibaret bir olgu değil, çok daha büyük, aslında çok daha sistematik bir şey. Bu sürecin adı da Çin’de bir medeniyetin ve bir halkın sömürgeleştirilmesi, silinmesi ve ortadan kaldırılmasıdır“.

Ayrıca, “Tibetlilere, Uygurlara ve belki de diğer birkaç azınlığa yönelik olarak yaşananların, uluslararası insan haklarının kitlesel ihlallerini içeren bir dizi önlemi benimseyen bir Han milliyetçiliği biçimi olduğunu söyleyebilirim” dedi.

BM eski Özel Raportörü, kültürel yıkım konusunda BM tarafından sarf edilen çabaların altını çizerken şunları söyledi: “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları eski Yüksek Komiseri de dahil olmak üzere Birleşmiş Milletler’in bir dizi bağımsız uzmanı, kitlesel ihlal iddialarına ilişkin bir dizi rapor, bildirim ve yanıt yayınladı. Birçoğumuz yaşananların boyutundan ve aynı zamanda söz konusu vahşet ve ağır insan hakları ihlallerinden oldukça rahatsızız.

O sözlerine “Hepimiz bir ila iki milyon Uygur’un yanı sıra diğer bazı azınlıkların da geniş çaplı keyfi gözaltılara maruz kaldığını biliyoruz. Ve bu muhtemelen İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana sivil nüfusun en büyük gözaltısıdır. Sanırım o dönemde Doğu Türkistan’daki yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 10’u ya da 20’si kadardı” diye ekledi.

De Varennes, konuyu detaylandırırken ve köleliğin çağdaş biçimleri üzerine çalışan Özel Raportör Tomoya Obokata’nın çalışmalarından alıntı yaparak şunları söyledi: “Tibet ve Doğu Türkistan’da Çinli yetkililer, Tibetlileri ve Uygurları zorla çalıştırmaya tabi tutan sistemler kurmuşlardır; bu sistemler, sadece bireyler olarak değil aynı zamanda topluluklar olarak da onlara modern bir kölelik biçimi uygulayabilir. Günümüzde ve çağımızda bunun bu kadar büyük bir ölçekte gerçekleşiyor olması kesinlikle şok edici.

BM Özel Raportörü, Çin’in Uygur kültürünü ve kimliğini yok eden devlet okulları konusunu gündeme getirirken, “Doğu Türkistan’ın devlet tarafından işletilen yatılı okul sistemi, bir çocuğun anadilinde eğitim sağlamada başarısız oluyor, ancak en önemlisi, binlerce, hatta belki de 800.000 Uygur çocuğu ailelerinden ayırıyor. Bana göre bu oldukça şaşırtıcı, şok edici ve kabul edilemez. Birkaç on yıl öncesine kadar, bu insanlık dışı kültürel soykırım döneminin çözüldüğü, bittiği düşünülebilirdi, ancak bugün bunu daha modern bir biçimde, ancak çok sistematik bir şekilde görüyoruz” dedi.

Eski BM Raportörüne göre, “Doğu Türkistan’da ve Tibet’te olup bitenler sadece bir dizi büyük insan hakları ihlali değildir. Bu kasıtlı bir yönelimin, sömürgeleştirme sürecinin bir parçasıdır. Uygur ve diğer azınlık kadınlarının kısırlaştırıldığı, bazı Müslüman isimlerinin yasaklandığı, İslam’ın yeni nesillere öğretilmesine kısıtlamalar getirildiği ve Uygur anavatanına ve eski Uygur edebiyatına odaklanan kitapların onlarca yıldır yasaklandığı iddiaları var.

“Uygurca yayınlanan şiir kitapları bile tehlikeli, camilerin, tarihi yerlerin ve hatta mezarlıkların yok edilmesi de öyle ve bu, bir bölgedeki insanların varlığını silmenin yöntemlerinden biri. Mezarlıklardan kurtulursunuz. Bu bir vaka değildir. Bu, bir medeniyeti ve bir halkı, onun tarihini ve bir toprak üzerindeki varlığını silmeye yönelik sistematik bir yaklaşımın parçasıdır.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir