İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ankara’da “Bugünkü Konjonktürde Uygur Sorunu Paneli” düzenlendi

Ankara Kent Konseyi ile Uygur Akademisi işbirliğiyle, 17 Eylül 2025 tarihinde Ankara Kent Konseyi salonunda, Çin’in Doğu Türkistan’da yürüttüğü soykırım ve asimilasyon politikalarına ve bunların uluslararası alandaki yansımalarına odaklanan “Bugünkü Konjonktürde Uygur Sorunu” başlıklı panel gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü emekli Büyükelçi, Ankara Kent Konseyi Diplomasi Meclisi Başkanı Metin Kılıç’ın üstlendiği panelde, siyasetçiler, akademisyenler, diplomatlar ve sivil toplum temsilcileri bir araya geldi.

Açılış Konuşmaları

Panelin açılışında söz alan Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, Ankara’nın her zaman adaletin sesi olmayı sürdürdüğünü ifade ederek, kent konseyinin her zaman mazlumların yanında olduğunu vurguladı. Yılmaz, Uygur halkının yaşadığı trajedinin Türkiye’de daha çok gündeme gelmesi gerektiğinin altını çizdi.

Ardından konuşan Dünya Uygur Kurultayı Sözcüsü ve Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erkin Emet, konukları selamladı ve katılımları için teşekkür etti. Konuşmasında Çin’in yabancı heyetlere yönelik düzenlediği propaganda gezilerinden söz eden Emet, bu gezilerde “mutlu danslar, dil özgürlüğü, din serbestliği, toplama kamplarının yok olduğu” gibi sahnelerle gerçeğin çarpıtıldığını ifade etti.

Prof. Dr. Emet ayrıca, Uygur ünlü yazar Perhat Tursun ve aktivist Dolkun İsa’nın eserlerinin Türkçe yayınlandığını hatırlattı. Kendisinin çevirdiği kitabın içeriğinden ve öneminden bahsetti. Dolkun İsa’ya Türkiye’ye giriş yasağı uygulanmasını eleştirerek, bu durumun kabul edilemez olduğunu belirtti.

Soykırımın Kanıtları ve Tanıklıklar

Uygur Akademisi Genel Başkanı Dr. Rishat Abbas, Türkiye’nin Uygurlar için taşıdığı özel anlamı kendi yaşam öykülerinden örneklerle dile getirdi. Türkiye’nin Uygurlar açısından güven ve umut merkezi olduğunu belirten Abbas, konuşmasının devamında Çin’in Uygurlara Yönelik Asimilasyon ve Soykırım Politikasını Türkçe anlatması için Uygur Akademisi Vakfı Başkanı Abdulhamit Karahan’ı kürsüye davet etti.

Karahan, görsel sunum eşliğinde Doğu Türkistan’daki Çin’in asimilasyon ve soykırım uygulamalarını belgelerle aktardı. Dil yasakları, çocukların çinlileştirilmesi, dini kısıtlamalar (oruç, başörtüsü, sakal), Müslüman ve Türkçe isimlerin yasaklanması, zorla evlilikler, toplama kampları, zorla çalıştırma, organ kaçakçılığı ve kamp tanıklarının ifadeleri üzerinden Çin’in uyguladığı sistematik baskı ve soykırım suçunu gözler önüne serdi.

Ardından Dr. Rishat Abbas, konuşmasını bitirmek için tekrar söz aldı ve Uygurların böylesine ağır bir tabloyla karşı karşıyayken en çok Türk kardeşlerinin desteğine ihtiyaç duyduklarını vurguladı.

Panel moderatörü Metin Kılıç ise, Çin’de büyükelçilikte görev yaptığı yıllardan ve Doğu Türkistan’a gerçekleştirdiği ziyaretlerden edindiği gözlemlerini aktardı. Bölgeye yönelik Çin’in göç politikasının devlet tarafından sağlanan hibelerle desteklendiğini ve şehirlerin bu göç sayesinde büyüdüğünü ifade etti. 

Kılıç, ayrıca Kuşak-Yol Girişiminin yalnızca ekonomik bir proje olmadığını, aynı zamanda bölgenin Çinlileştirilmesi ve Çin’in komşu ülkeler üzerindeki hâkimiyetini pekiştirmesi için stratejik bir araç olduğunu belirtti. “Çin ile ilişkilerde Uygur sorununu açıkça konuşabilmeliyiz. Gerektiğinde uluslararası baskı oluşturmaya çalışmalıyız. Ticari ilişkilerin kaygısı bu çabaların önüne geçmemeli. Çin güzellemelerine engel olmalıyız,” dedi.

Diplomatik ve Uluslararası Perspektifler

Emekli Büyükelçi ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı Ümid Yardım, konuşmasında geçmişte Türk aydınlarının Doğu Türkistan meselesine duyarlılık gösterdiğini, ancak bu ilginin hukuki zeminde hiçbir somut adım doğurmadığını belirtti. Finlandiya Başbakanı’nın konuya ilişkin çıkışlarını ve Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararları hatırlatan Yardım, bu örneklerin Türkiye için de yol gösterici olması gerektiğini ifade etti.

BM mekanizmalarının önemine değinen Yardım, eski BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet tarafından hazırlanan raporu gündeme getirdi. Yardım, bu raporun uluslararası alanda ciddi bir referans noktası olduğunu söyledi.

Türkiye’nin Doğu Türkistan meselesinde daha cesur ve kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini vurgulayan Yardım, “Finlandiya’nın ve Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararların gerisinde kalınmamalı, Çin’den korkulmamalı. Türkiye, BM mekanizmalarında ve İslam İşbirliği Teşkilatı çalışmalarında Uygur konusunu sürekli gündemde tutmalı. Avrupa ülkeleri yoğun ticari ilişkilerine rağmen Çin’i sorgulayabiliyorsa, Türkiye de bunu yapabilmeli,” ifadelerini kullandı.

Dünya Uygur Kurultayı Başkanının Konuşması

Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Turgunjan Alawdun ise, uluslararası raporlar ve teyit edilmiş bulgular ışığında Çin’in politikalarının soykırım olduğunu söyledi. 12 ülkenin bu durumu soykırım olarak tanımasına rağmen Türkiye’den yeterli tepki gelmediğini belirten Alavudun, TBMM ve hükümete çağrı yaparak Uygurlar ile ilgili bir komisyon kurulmasını, Uygurlara vatandaşlık hakkı tanınmasını ve Türkiye’nin uluslararası arenada Uygur halkını savunmasını talep etti.

Siyasetçilerin Görüşleri

Yeni Yol Partisi TBMM Grup Başkanı ve Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, Çin’in uluslararası bağımsız heyetlerin Doğu Türkistan’a giderek yerinde inceleme yapmasına izin vermediğini hatırlattı. Pek çok kez doğrudan Çin’e ziyaret taleplerini ilettiklerini söyleyen Özdağ, “Eğer gerçekten bir sorun yoksa, bunu yerinde görmeye hazırız,” dedi. Özdağ, bağımsız heyetlerin bölgeye gidip kendi gözlemlerini yapmasının tartışmalara son vermenin en şeffaf yolu olduğunu vurguladı.

Özdağ ayrıca, Dünya Uygur Kongresi Başkanı Dolkun İsa’nın yalnızca iki ülkeye giremediğini, bunlardan birinin Çin diğerinin ise Türkiye olduğunu hatırlattı. Bir Türk dostu ve Doğu Türkistan davasının uluslararası alandaki en önemli temsilcilerinden birinin Türkiye’ye alınmamasının kabul edilemez olduğunu belirtti.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Dr. Ayyüce Türkeş Taş, babası Alparslan Türkeş’in Doğu Türkistan hassasiyetini anımsatarak, “Doğu Türkistan tarihte görülmeyen bir soykırım gerçeğiyle karşı karşıya. Türkiye, her zamankinden daha kararlı bir şekilde Doğu Türkistan’a sahip çıkmalı ve sesini daha gür şekilde yükseltmeli,” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Çankırı Milletvekili İdris Şahin, Çin ile yapılan iade anlaşmasını eleştirerek reddedilmesi gerektiğini belirtti. TBMM’de bu konuda komisyon kurulması ve soru önergeleri verilmesi için söz verdi. Şahin, “Kardeşlik paraya satılamaz. Uygur kardeşlerin sorunlarını dile getirirken Çin ile ekonomik ilişkiler öne çıkmamalı,” dedi.

Toplama Kampı Tanığı Konuştu

Panelin son bölümünde söz alan toplama kampı tanığı Kalbinur Siddik, yaşadıklarını ve tanıklıklarını ayrıntılarıyla anlattı. İki farklı toplama kampında görev yaptığını belirten Siddik, kamplarda bilim insanları, iş insanları, din adamları, yazarlar ve şairler gibi aydın kesimden çok sayıda kişinin bulunduğunu söyledi. Hiçbir suçları olmadığı halde bu insanların ağır işkencelere maruz kaldığını vurguladı.

Siddik, kadınların cinsel tacize uğradığını, çok sayıda Uygur kadının zorla kürtaja zorlandığını ve kendisinin de buna maruz bırakıldığını dile getirdi. Gençlerin ise zorla çalıştırıldığını aktardı. Ayrıca “kardeş aile kampanyası” adı altında Uygur ailelerinin yanına Çinlilerin yerleştirildiğini ifade etti.

Kapanış

Panelin kapanış konuşmasını ABD merkezli Uygur Araştırmaları Merkezi Direktörü Abdulhekim İdris gerçekleştirdi. Etkinlik, akademisyenlerin, siyasetçilerin ve sivil toplum temsilcilerinin ortak mesajıyla sona erdi: Türkiye, Doğu Türkistan konusunda daha kararlı adımlar atmalı ve uluslararası arenada Uygur halkının sesi olmalıdır.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir