İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ankara Uygurları duymadı

Ankara’da İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) ofisi önündeki basın açıklamasına yalnızca 30 kişinin katılmasına izin verilmesi üzerine polisle basın açıklamasına katılmak isteyen Uygurlar arasında arbede yaşandı. Arbede sırasında bir polis memuru ile İYİ Partili Milletvekili Fahrettin Yokuş arasında da sözlü tartışma yaşandı. İİT ofisinin önüne gitmelerine izin verilmeyen Uygurlar bütün gün BM ofisi yakınlarında hükümet yetkililerine seslerini duyurmak için bekleyişlerini sürdürdü. 23.00 sularında çevik kuvvet ekiplerinin de gelmesi üzerine polisin baskısı sonucu otobüslerine bindirilen Uygurlar, polis araçlarının takibi altında İstanbul’a geri dönüyor. Bakan Soylu’nun bir danışmanının Seyit Tümtürk’ü arayarak Çin Büyükelçiliği önünde basın açıklamasına izin verilmeyeceğini söylediği iddia edilmişti.

Türkiye’deki Uygur diasporası, Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Ankara’daki ofisleri önünde basın açıklamaları yaptı.

Birleşmiş Milletler ofisinin önündeki basın açıklamasından sonra İslam İşbirliği Teşkilatı ofisinin önüne gitmek isteyen Uygurları polis engelledi.

İslam İşbirliği Teşkilatı ofisinin, Çin Türkiye Büyükelçiliği’ne yakın olması nedeniyle oradaki basın açıklamasına yalnızca 30 kişinin katılabileceği açıklandı.

Bu duruma itiraz eden STK yöneticileri ve aktivistlere bazı polislerin sert sözlerle karşılık vermesi üzerine arbede yaşandı.

Bu sırada İYİ Parti Milletvekili Fahrettin Yokuş ile bir polis arasında da sözlü tartışma yaşandı.

İslam İşbirliği Teşkilatı önüne gitmesi engellenen Uygurlar bütün gün boyunca BM’nin Ankara ofisinin önünde bekleyişini sürdürdü.

Saat 23.00 sıralarında bölgeye çevik kuvvet ekipleri geldi. Polisin baskısı sonucu İstanbul’dan basın açıklamalarına katılmak için gelen Uygurlar otobüslerine bindirildi.

Otobüsler, polis araçlarının takibi altında Ankara’dan ayrıldı.

Çin Büyükelçiliği’yle ilgili bakan danışmanı iddiası

Uygur diasporasına yakınlığıyla bilinen gazeteci Onur Erkan’ın Serbestiyet’te Uygur diasporası kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bir danışmanı, basın açıklaması çağrısı yapan isimlerden Seyit Tümtürk’ü arayarak Çin Türkiye Büyükelçiliği önünde basın açıklamasına izin verilmeyeceğini söyledi.

Haberde bu durumun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yarın başlayacak Şangay İşbirliği Örgütü zirvesine katılmasıyla bağlantılı olabileceği yorumları yapıldığı da yer almıştı.

https://www.uygurhaber.com/cin-karantina-bahanesiyle-uygurlari-acliga-mahkum-etti

DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ SOYKIRIM UYGULAMALARI

Çin Halk Cumhuriyeti hükumetinin sistematik baskıları ve asimilasyon politikaları ile Doğu Türkistan’da topyekûn bir halk, asimilasyon ve soykırıma uğradı, uğruyor. Milli, dini, siyasi ve kültürel olarak Doğu Türkistan’da Çinli olmayan tüm Türk kökenli milletler bu baskının kurbanı olmaktadır. Doğu Türkistan’da soykırıma varan ağır insan hakları ihlalleri, her geçen gün dünya kamuoyunun daha çok gündemine geliyor. Etnik ve kültürel ayrımcılığa ve insan hakları ihlallerine maruz kalan Doğu Türkistanlılar, ucuz iş gücü olarak Çinli şirketlerde çalıştırılıyor. Öte yandan, Birleşmiş Milletlerin resmi verilerine göre ise, Çin Komünist Partisi idaresinin kültürel soykırım uyguladığı Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında milyonlarca insanı yasa dışı bir şekilde alıkoyuyor. Çin hükumeti, toplama kamplarında ve ceza kamplarında insanlık dışı şartlarda tutulan Uygur Türklerinin durumuna dair tüm verileri dünya kamuoyundan gizliyor.

ÇİN’İN  DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ CEZA KAMPLARINDA NELER YAŞANIYOR?

Doğu Türkistan’da Uygur ve diğer Türk halklarından milyonlarca kişi suçsuz yere toplama kamplarına alınmaktadır. Halen bu baskı tüm şiddetiyle devam etmektedir. Tanıkların ifadelerine göre tutuklulara işkence ediliyor. Sağlıksız şartlarda ellerinde kelepçe, ayaklarında zincirle yaşıyor. Kampta tutulanlara ne olduğu belirsiz ilaçlar ve iğneler veriliyor. Tırnak çekme, kamçı, elektrik gibi işkencelere maruz kalıyor. Kadınlar toplu tecavüze uğruyorlar.

Milyonlarca genç Doğu Türkistan’daki çalışma kamplarında veya Çin’deki fabrikalarda zorunlu köle işçi olarak çalıştırılıyor. Birçoğu toplama ve çalışma kamplarına gönderildikten sonra geride kalanlar da siyasi propaganda ezberlemeye, kamu hizmeti adıyla ücretsiz çalışmaya zorlanıyorlar. Kadınlar kısırlaştırılıyor, hamilelere zorla kürtaj yaptırılıyor. Genç kadınlar Çinlilerle evliliğe mecbur ediliyor. Ailelerinden koparılan 1 milyona yakın çocuk, çocuk toplama kamplarında asimile ediliyor. Çince konuşmaya Çince yaşamaya, Çinliler gibi beslenmeye zorlanıyor.

Milli ve dini kültür mirasları yok ediliyor. Uygur tarihi ve kültürüyle ilgili kitaplar yakılıyor. Türk- İslam mimarileri ve tarihi şahsiyetlerin türbeleri, heykelleri yok ediliyor. İnanç özgürlüğü hiçe sayılıyor. Camiler yıkılıyor. Kur’anlar yakılıyor. Namaz kılmak, oruç tutmak kampa alınma nedeni olarak gösteriliyor. Türkiye başta olmak üzere yurtdışı ülkelerinde okumuş, seyahat etmiş olmak ya da sadece bunları yapan birinin akrabası olmak bile toplama kampına alınma veya hapse atılma nedeni olabiliyor.

“Kardeş aile” projesi adı altında her aileyle ilgilenecek Çinli memur atandı. Bu “kardeşler” aile mahremiyetini çiğneyerek Uygurların evlerinde konaklıyor, aile üyelerinin rejime bağlığını denetliyorlar.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir