22 Temmuz 2025 tarihinde ABD Kongresi, esir milletlere ilişkin özel bir brifinge ev sahipliği yaptı. Brifingde Sürgündeki Doğu Türkistan Hükûmeti (ETGE), Tibet, Güney Moğolistan’dan temsilciler ile ABD’li yetkililer ve Kongre personeli bir araya geldi. Etkinlikte bu bölgelerin Çin yönetimi altında yaşadığı süregelen işgal, baskı ve kültürel yok oluş ele alındı.
ETGE tarafından yapılan açıklamada, komünist emperyalizm altında ezilen milletleri tanıyan ve onların özgürlük ile egemenliğini yeniden kazanmasına destek çağrısı yapan 1959 tarihli Esir Milletler Kararı’nın (Kamu Hukuku 86-90) önemi vurgulandı. Kararda Doğu Türkistan ve Tibet açıkça adıyla anılıyor.
Doğu Türkistan’ın Dışişleri ve Güvenlik Bakanı Salih Hudayar, etkinlikte güçlü bir açılış konuşması yaptı. “Doğu Türkistan, 1959 tarihli kararda Çin’in bir parçası değil, komünist emperyalizm tarafından ezilen bir millet olarak tanınmıştır. Ne yazık ki esaretimiz sürüyor,” dedi.
Hudayar, Doğu Türkistan’daki durumu süregiden bir soykırım olarak tanımladı. Milyonlarca insanın halen kamplarda ve cezaevlerinde tutulduğunu, bir milyondan fazla çocuğun ise ailelerinden zorla koparıldığını vurguladı. 2024 yılında Kongre’de verilen ifadeye atıfla, her yıl 25.000 ila 50.000 Uygur ve Türk gencin organları için öldürüldüğünü ileri sürdü. Türkiye’yi ise Doğu Türkistan bağımsızlık hareketini bastırmak için Çin istihbaratıyla işbirliği yapmakla eleştirdi ve Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) yurt dışındaki Uygur toplumlarını bölme ve asimile etme çabalarına dikkat çekti.
Hudayar, Kongre’yi Doğu Türkistan’ı işgal altındaki bir ülke olarak tanımaya, bağımsızlık mücadelesiyle ilgili oturumlar düzenlemeye ve Çin’in Uygur diasporasına yönelik sınır ötesi baskılarını araştırmaya çağırdı. “Sadece ÇKP’yi ortadan kaldırmak yeterli değil,” diyen Hudayar, “Çin imparatorluğu da dağıtılmalı. Doğu Türkistan’ın özgürlüğünü geri kazandırmak, Esir Milletler Kararı’nın bize yüklediği bir sorumluluktur,” ifadelerini kullandı.
Tibetli-Amerikalı topluluğu ve Tibet’in Rangzen hareketini temsilen konuşan Tenzin Wangdu ise Tibet’in özgün ulusal kimliğini yeniden teyit etti: “Tibet hiçbir zaman hukuken Çin’in bir parçası olmadı. Bin yılı aşkın süre boyunca kendi hükûmetimiz, kültürümüz ve kimliğimiz vardı,” dedi. Wangdu, 1951’de Tibet’e yönelik Çin işgalini bir kurtuluş değil, bir istila olarak tanımladı ve somut adımlar atılması çağrısında bulundu. “Boş söylemler dönemi bitti. Tibet halkının varlığını güvence altına alacak tek çözüm bağımsızlıktır,” diyerek sözlerini tamamladı.




İlk yorum yapan siz olun