Gülşan Abbas'ın ÇKP tarafından haksız yere hapsedilmesinin altıncı yıldönümü münasebetiyle Uygurların durumunu anlatan "Ablamı Ararken" belgeseli, Türkiye dâhil 9 ülkedeki 16 şehirde gösterildi ve büyük ilgi gördü.
Yazıların kategorisi: “Tanıklar”
Tanıklar anlatıyor
Yüzbinlerce Uygur hapse atıldı ve milyonlarca Doğu Türkistanlı suçsuz yere toplama kamplarına gönderildi. Onlar, Çin'in çeşitli işkencelerine maruz kalıyor; yemek, su, uykudan yoksun, aşırı soğuğa maruz bırakılıyor.
Doğu Türkistan'da görev yapan çinli polis kan donduran ifadelerde bulundu: "Gözaltına alınacak kişi kotasını doldurmamız gerekiyordu", “Yere düşene, vücutları şişene kadar dövüyorduk. Kadın ve çocuklar da buna dahildi” “Fakat bu kişilerin hiçbirinin suç işlediğini sanmıyorum. Sıradan insanlardı” "Mahkumları günlerce uykusuz bırakır, yemek ve su vermezdik"
Çin'in "mesleki eğitim veriyoruz" diye yutturmaya çalıştığı toplama kamplarına Doğu Türkistanlı üniversite Hocaları, akademisyenler, yazarlar, şairler, sanatçılar ve zengin iş adamları alınıyor. İş adamları suçsuz yere tutuklanıp hapse atıldı. Mülklerine el konuldu. 60 yaşındaki anne ve ailenin diğer fertlerinden haber alınamıyor.
Alimcan: "Ablam ve ailesindeki herkes toplama kamplarına alınmış. şuan onların nerede olduğu veya hayatta olup olmadığına dair hiçbir bilgim yok."
Cevlan Şirmehmet’in Türkiye’de eğitim aldığı nedeniyle annesi, babası ve kardeşi toplama kampına alındı. Babası çok ağır hastalanmış bir durumda serbest bırakıldı. Ancak annesi Türkiye’ye seyahat etmiş olması nedeniyle 5 yıllık hapis cezasına çarpıtıldı.
Doğu Türkistanlı Aygül henüz 27 yaşındaydı ve Urumçi'de tıp fakültesinde çocuk gelişimi üzerine yüksek lisans yapıyordu. Ancak geçen yıl o da toplama kampına götürüldü.
“Hamile olanları çocuğu düşürüp sonra hapse atıyorlar” "kadınlık hormonlarında değişiklik yapan ilaçlar kullanılmış" “aklını kaçıran çok kadın gördüm” “Soğuktan ayaklarımızı hissetmiyorduk” “Tecavüzler sıradan hale gelmişti”
Değerli hocamız Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk, yıllardır Kaşgar'daki ailesiyle iletişim kuramıyordu. Dün dolaylı yollardan Çok vahim haberler aldı. Bir kardeşi işkence sonucu felç edilmiş. Diğerleri de Toplama kampında. Bakıcısız kalan 80 yaşındaki annesi ve yeğenlerinin akıbeti belirsiz.
Çin, kirli oyununa alet etmek için bir grup gazeteciyi Doğu Türkistan'a davet etti. Sorulara, işkenceyle ezberletilen cevaplar geldi. Ancak vahşete şahitlik edince konuşulması yasak olan esirlerle konuşan Arnavut araştırmacı gerçekleri dünyaya duyurdu. Kirli oyunu deşifre edip Pekin’i kendi silahıyla vurdu.
#DoğuTürkistan'da polis olarak çalışan tanık:
“Kamplarda pek çok insanın acı çektiğini gördüğüm için yaşananları paylaşma zorunluluğu hissediyorum,”
"Kazakistan'a geçtiğimizde o kadar mutluyduk ki… cehennemden çıkmış gibiydik.”
Gülbahar Celilova: "günlük olarak ne olduğu belli olmayan bir ilaç yutmaya zorlanıyorlardı ve ayda bir 'duyguları uyuşturan' bir iğne yapılıyordu."
“Odamda, parmaklarına çiviler çakıldığı için kanlar içinde kalan kızlar ve yediği dayaklar yüzünden ölenler vardı.”
Dört gün boyunca uyumadan sorgulandığını, saçının kazındığını ve kişisel mahremiyetini ve beden dokunulmazlığını hiçe sayan tıbbi muayenelerden geçirildiğini söyleyen Mihrigül, "Bu şekilde işkence çekmektense ölmeyi tercih ederdim. O nedenle beni öldürmeleri için yalvardım" dedi.