Kırım ve Doğu Türkistan meseleleri
hakkında bazı izlenimler
Hakan Benli (Nogay Türkleri Bülteni Dergisi Haber Sorumlusu)
Son dönemde ülkemizin gündeminde yoğun şekilde yer alan Kırım ve Doğu Türkistan meseleleri gerek hükümet gerekse STK’lar nezdinde birçok farklı yönleriyle ele alınmakta. Herşeyden önce hükümet ile STK’ların konulara bakış açısının farklı olması kadar doğal bir şey yoktur.
Devletler arasındaki ilişkilerde birçok dengeler gözetilmek zorunludur. Hal böyle iken Türkiye’nin bu iki konu hakkında iki farklı yaklaşım sergilemesi dikkat çekicidir. Öncelikle Kırım konusunda Türkiye, başlangıcından beri istikrarlı ve doğru olan, ancak eksik de kalan bir tavır ortaya koymuştur. Türkiye, Kırım’ın Rusya tarafından işgaline sessiz kalmamış, kınamış ve kabul etmemiştir. Rusya ile ilişkilerinde Kırım konusunu ayrı tutarak tavrını halen sürdürmektedir.
Jeopolitik olarak Türkiye için son derece önemli olan Kırım meselesine, ekseriyeti Türkiye’nin güvenliği endişesi ile yaklaşılmaktadır. Ancak bundan sonra Kırım meselesinde Kırım Tatarları’nın güvenliği ve uğradıkları hak ihlalleri gündeme gelmektedir.
Aynı yaklaşım Doğu Türkistan meselesinde de vücut bulduğu için, Doğu Türkistan’ın durumu, Türkiye açısından birinci derecede jeopolitik güvenlik endişesine mahal vermeyecek kadar uzak bir coğrafyada olması nedeni ile; Türkiye, Kırım meselesine yaklaşımı gibi, Uygur Türkleri’nin uğradıkları zulüme, devlet olarak üst makamlarda biraz daha sessiz kalmaktadır. Dolayısıyla, Çin ile ilişkilerimizde Doğu Türkistan meselesi, düşünüldüğü kadar önem arz etmemektedir.
Bu her iki meselenin bir de Sivil Toplum Kuruluşları (STK) boyutu vardır. Bu cephe ülkemizde çok daha karmaşık bir haldedir. Öyle ki, her kesim bu iki mesele hakkında kendi dünya görüşüne uygun yaklaşımlar sergilemekte ve çıkarımlar yapmaktadır.
İsterseniz önce Kırım meselesine kabaca bakalım. Türkiye’de Kırım meselesine genellikle sağ cenah hassasiyet gösterir ve Kırım’ın işgaline tepkilerini ortaya koyarlar. Ancak sol cenahın bu konu ile ilgili pek beyanatları bulunmaz. Zira bu konu ile ilgili “Kırım mı, yoksa ideolojik olarak gönül bağları olan Rusya mı”, denildiğinde sanırım tereddütsüz “Rusya” diyeceklerdir, diye düşünüyorum.
Bir de sağ cenah var demiştik. Kırım meselesine bir kısım, özellikle “Türk” kelimesini kullanmadan, İslâm ümmeti yaklaşımı ile – kısmî olarak – sahip çıkar. Genellikle konuyu uzaktan takip ederler ve gerekmedikçe ses vermezler. Bir de aynı meseleye din konusundan biraz ayrı olarak, aynı ırktan olmanın verdiği hislerle yaklaşanlar vardır. Her iki kesimde de Türklük ve İslâm kavramlarını kaynaştırarak yaklaşan çok az insan vardır. Fakat her iki kesimde Kırım’ın Rusya tarafından işgal edilmesine ve orada yaşanılan insan hakları ihlallerine karşı olmaları ortak noktalarıdır.
Kırım meselesinde bunlara ilave olarak, özellikle son zamanlarda rast gelinmeye başlanan başka bir kesim daha ortaya çıkmaya başladı. İlginçtir, bu kesim Kırım konusunda hem dini hem de Türk milliyetçilerinin hassasiyetlerine uygun söylemlerle birlikte, Kırım’ın demokratik bir referandumla Rusya’ya bağlandığını ve Kırım Tatar halkının bundan büyük bir mutluluk duyduğunu ifade etmektedirler. Tam da bu noktada buraya bir virgül koyarak, Doğu Türkistan meselesine geçelim. Zira daha sonra Kırım meselesine tekrar geri döneceğiz.
Doğu Türkistan meselesi ülkemizde aynı Kırım meselesinde olduğu gibi sağ ve sol cenahın yaklaşımlarına maruz kalmaktadır. Yukarıda bunlara kısaca değinmiştik. Yalnız bu konuda yine özellikle son zamanlarda sol cenahtan beklenmeyen çıkışlar göze çarpmaktadır. Türkiye’deki sol kesimin Doğu Türkistan meselesine yaklaşımları malum olduğu üzere, özellikle bir partinin genel başkanı sıfatı ile basına açıklamalarda bulunulmaktadır. Bu açıklamalarda, Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri’nin İslamî teröre bulaştığından, Suriye’de cihad adı altında eylemlerde bulunduklarından ve daha da çarpıcı olanı, bunların uzantılarının yani Türkiye’deki Uygur Türkleri’nin Ankara’da ve Türkiye’nin birçok yerlerinde mitingler, konferanslar düzenlediklerini savunmaktadır. Dahası, Çin devleti sınırları içerisinde, Doğu Türkistan halkı olan Uygur Türkleri’nin hallerinden son derece memnun olduğunu dile getirmektedirler.
Kırım ve Doğu Türkistan meselelerinde Kırım Tatarları’nın Rusya içinde, Uygur Türkleri’nin ise Çin sınırları içerisinde mutlu oldukları vurgulanmakta ve iddia edilmekte. Gerçekte bizler bunun böyle olmadığını gayet iyi bilmekteyiz.
Peki, hem Kırım hem de Doğu Türkistan meselelerinde, hemen hemen tam da aynı döneme denk gelen bu Rus ve Çin savunuculuğu da neyin nesi olsa gerek diye düşünmeden edemiyoruz. Zannımca, herşeyden önce, Türk halkının Kırım ve Doğu Türkistan meselelerine farklı pencerelerden yaklaşmasından kaynaklanan boşluktan ve bundan kaynaklanan zaaflarından ötürü Rusya’nın ve Çin’in çıkarlarına uygun olan söylemler, ülkemiz gündeminde kendine daha rahat yer bulabilmekte.
Türkiye’deki Doğu Türkistan kökenli STK’larda, Çin hakkında söylenen uygulamalarının gerçek olmadığını ve Uygur Türkleri’nin Çin’de mutlu olduklarını söyleyen kimseler yok. Çin’in tezlerini Türkiye’de savunan ise ideolojik olarak Çin’e bağlı olan bir siyasi parti. Dolayısıyla onların pencerelerinden bakmaları belki bir yere kadar anlaşılabilir. Ancak burada özellikle dikkat çeken husus, bu tür konulara genellikle duyarsız kalan ulusal medya tarafından bu söylemleri ifade edenlerin beyanatlarının sıkça yer veriliyor olması.
Kırım Tatarları’nın STK’larında ise durum çok daha farklı. Kırım Tatar STK’larının neredeyse hemen hepsi Kırım’ın işgal edildiğini ve Kırım Tatarları’nın, Rusya tarafından insan hakları ihlallerine maruz kaldıklarını yıllardır dile getiriyorlar. Ancak son zamanlarda yine Kırım Tatarları tarafından kurulmuş olan bazı STK’larda durumun hiçte öyle olmadığı, Kırım Tatarları’nın Rusya ile daha mutlu olacakları basında çokça yer almaya başladı. Bu STK’ların özellikle Ankara’da çeşitli organizasyonlar düzenledikleri dikkat çekmekte. Aynı durum Uygur Türkleri için de söz konusudur. Bazı Uygur Türkleri tarafından kurulan ve Çin’in söylemlerini tekrarlayan çeşitli STK’lar da türemiştir.
Bu aşamada gerek Kırım gerekse Doğu Türkistan meselelerinde Türkiye’deki kamuoyuna yönelik bir algı çalışması olduğunu ifade etmek gerekiyor. Bunlar tarafından, her iki meseleye daha sert söylemlerle yaklaşan milliyetçi STK’ların marjinalliği vurgulanırken olaylara biraz daha yumuşak üslupla yaklaşan STK’ların ve konuya biraz uzak kalan kamuoyunun fikirlerini değiştirmeye yönelik bir çaba içerisinde oldukları gözlemleniyor.
Bu durumun daha da ilginç olan kısmı ise, özellikle Kırım konusunda Rusya’nın çıkarlarına uygun söylemler içerisinde olan STK’ların devlet nezdinde de kabul görmeye zorlanması. Özellikle “zorlanması” dedim zira, bu STK’ların Türkiye’de itibar görmesi ve tanınırlığı için Rusya tarafından resmi ve gayriresmi olarak desteklendiği bilinmektedir.
Hal böyle iken; Kırım Tatar ve Uygur Türkleri’nin, Türkiye’deki STK’larının, haklı davalarını, kamuoyu ve devlet nezdinde daha iyi ifade edebilmek için artık daha etkili ve ikna edici argümanlar kullanmaları gerekmektedir. Zira Türkiye’de kamuoyunun olaylara bakışını değiştirmek için sahaya inmiş bir Çin ve Rusya var artık.
Kaynak: Önce Vatan Gazetesi
İlk yorum yapan siz olun