İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Çin merkezli dünya, Çin-Türkiye ilişkiler ve Uygurlar

“Çin-Türkiye ilişkileri benzeri olmayan dengesiz ve daima Çin’in lehine ilerleyen ve derinleşen bir ilişkidir”. “En ilginç oan, bu ilişki derinleştikçe Çin’in politik sınırları içindeki Türklerin durumunun tarihte görülmemiş düzeyde kötüleşmesidir”.

Çin merkezli dünya (Tianxia), Çin-Türkiye ilişkiler ve Uygurlar

Prof. Dr. Abdürreşit Celil KARLUK

Çin-Türkiye ilişkileri benzeri olmayan dengesiz ve daima Çin’in lehine ilerleyen ve derinleşen bir ilişkidir. Elbette Türkiye’de belirli grupların bu ilişkiden büyük çıkarlar elde ettiği aşikâr.

Ticari ve ekonomik ilişkilerin 25 yıllık geçmişine baktığımızda ortalama (en az) %85 Çin lehine olduğu resmî rakamlardan malum. 2024 yılına ait ticaret hacmi 50 milyara yaklaşmış olmasına rağmen ihracatımız 4 milyarı bile bulamamıştır; bu durum Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının sayfasından da görülebilir.

Siyasi ilişkilere baktığımızda Erdoğan’ın Çin’e başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde toplam 7 resmî ziyaret gerçekleştirdiği biliniyor. Yanılmıyorsam bu ziyaretler, 2010, 2012, 2014, 2015, 2017, 2019 ve 2025 yıllarında gerçekleşti. Buna mütekabil Xi Jinping’in Türkiye’yi sadece 2012’de devlet başkan yardımcısı iken bir defa ziyaret ettiği, 2025 yılında belki ziyaret edeceği söyleniyor.

Xi, Türkiye’yi ziyaret etmese de siyasi olarak ilişkiler Çin’in istediği yönde ilerlemiştir. Örneğin 2009’da Ürümçi’de soykırım yapmakla suçlanan Çin, 2017 sonrasında emsali ve benzeri görülmeyen bir Türk-İslam soykırımını Doğu Türkistan’da gerçekleştirmiş olmasına rağmen Türkiye giderek Çin’i “rahatsız” etmeyecek söz ve eylemde, hatta kimi zaman etkili siyasilerin Çin tezini destekleyen Doğu Türkistanlı mazlumları derinden üzen üslubu dahi tercih edebildiği görülmüştür.

İşin en ilginç ve enteresan boyutu ise bu ilişki derinleştikçe Çin’in politik sınırları içindeki Türklerin durumunun tarihte görülmemiş düzeyde kötüleşmesidir.

Aslında hiçbir Doğu Türkistanlı Türk, bunun bu şekilde olmasını istemez, hatta tam tersinin gerçekleşmesini arzu eder. Tıpkı Türkiye-Ukrayna ilişkisinde Kırımlılar ve Rusya-Türkiye ilişkilerinde Tataristan Türklerinin durumu gözetildiği gibi… Bana göre, hem Çin hem Türkiye yanlış yaptı ve hâlâ yapıyor…

Çin her ne kadar büyük bir güç olsa da bunun sürdürülebilir olması için Türkler Dünyasına çok fazla ihtiyacı olduğunun pekâlâ farkında ama aptalca daha önce Batılılarca denenmiş sömürgeci yöntemlere başvuruyor. Çin medeniyetinin en kötü tarafını, faşist yönünü daha fazla öne çıkartıyor, farklılıkları tehdit görüyor, vahşice yok ediyor.

Türkler Dünyası’nın lokomotifi Türkiye, bu muhtaçlığı henüz tam olarak idrak etmiş değil, çünkü devletin Çin ile ilgili siyaset stratejisi Çin’i ve Türkler Dünyası’nı çok iyi bilen gerçek uzmanlardan yoksun halde daha kısa vadeli, kimi zaman duygusal veya kimilerine göre tüccarvari zihniyetle oluşturulduğu söyleniyor.

Oysa Türkiye, jeokültür sahasında elde ettiği güç ve güven ile daha uzun vadeli, sürdürülebilir bir Çin ve Uygur politikası geliştirebilir ve uygulayabilirdi. Bu yapılmış olsaydı Uygurlar bu soykırım sürecini yaşamamış olurdu. Türkiye, başta Türkler Dünyası olmak üzere Çin ile daha dengeli ve sürdürülebilir ilişki geliştirmiş olurdu. Çünkü Çin’i ancak bu gücünün farkında olan Türkiye öncülüğündeki Türkler Dünyası durdurabilirdi…

Henüz tamamen geç kalınmış sayılmaz, ne demişler, “zararın neresinden dönülse kârdır.” Aksi halde, Türkler Dünyası’nda ve Çin’de hesabı olan güçler farklı icraatlara girişebilir, bence onlar buna başladılar bile.

Uygurlar da kandaşlarının kendilerinden vazgeçtiğini düşünmeye başladıklarında (nitekim başladıkları biliniyor) kendi göbeklerini kendilerinin keseceği kaçınılmaz olacaktır.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir