Çin’de onlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hapishanelerde olduğunu ve kendilerinden haber alınamadığına ilişkin söylentiler artıyor. İddiaları araştıran iki gazeteci, ortaya çarpıcı bilgiler koydu.
Şu ayda yayınlananlar: Mart 2019
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, ülkesinin Doğu Türkistan'daki Müslüman Uygur ve Kazan Türklerine yönelik faaliyetlerini 'radikalleşmeye karşı' adımlar olarak tanımladı ve bu bağlamda kendilerine desteğinden ötürü Kazakistan'a teşekkür etti.
Çin’in, bu vahşetin örtbas edilmesi konusunda başta Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan olmak üzere komşu ülkelelere yaptığı baskılar bilinmektedir.
Orta Asyalı öğrenci: “hocam eğer içinde Doğu Türkistan terimi geçen bir tez hazırlarsam ülkemde bana kadro verilmezmiş; tez konusunu değiştirelim”
Kazak hükümeti; Çin, Doğu Türkistan’daki Müslümanların kimliklerini silmeye çalışırken karşısına dikilmeyeceğini açıkça belli etti. Ancak yanı başlarındaki kamplar Kazaklar, Uygurlar ve diğer gruplarla dolup taşarken, Doğu Türkistan hakkındaki hakikat göz ardı edilemeyecek kadar büyüyebilir.
İnsanlık geçmişte yaşanmış, bugün artık çok net bilinen eski acıları, toplama kamplarına dair yaşanmışlıkları gözyaşıyla ve lanetleyerek anıyor. Ama bugün yaşadığımız dünyada hâlen lanetlediklerimizin benzerlerinin yaşandığını bilmek aynı etkiyi göstermiyor mu?
Doğu Türkistanlı eğitimci Abdulveli Ayup ile söyleşi:
Doğu Türkistan’da insan hakları savunuculuğunun zorluklarını iyi bilen Ayup, toplama kamplarının bilinmeyen yönlerini ve Çin’in insanlık dışı politikalarına dair araştırmalarını TürkSolu’na anlattı...
Toplama kamplarının hapishaneden hiçbir farkı olmadığını söyleyen güvenlik görevlisi, röportajda siyasi eğitim merkezleri hakkında ayrıntılı bilgi veriyor.
"Bir defa 80 yaşındaki Uygur bir teyzenin ayağının kırıldığını gördüm. O ayağına kelepçe takıp arabaya götürdüler. Yaşlı kadıncağız ağlayayım dese sesi çıkmıyordu."
Çin’in Doğu Türkistan’da yapmış olduğu bu zulmün, bu soykırımın ve katliamın; ne insani, ne vicdani, ne ahlaki, hiçbir şekilde izah edilebilir bir tarafı yok. Amerika Doğu Türkistan ile ilgileniyor bahanesinin arkasına sığınarak hiç kimse bu zulmü, katliamı, Çin’in imha politikalarını görmezden gelemez ve kendi sorumluluğundan kaçamaz!
4 üniversitemizde Konfüçyüs enstitüleri açılmıştır. Buna karşın Yunus Emre enstitülerine Çin'den izin verilmemiştir. Başta Doğu Türkistan şehirleri olmak üzere Pekin ve Şanghay gibi merkezlerde bunların açılması için yeniden başvuruda bulunulmalıdır. Kabul edilmediği takdirde Türkiye’deki Konfüçyüs merkezlerinin kapatılma süreci başlatılmalıdır.
Gülbahar Celilova: "günlük olarak ne olduğu belli olmayan bir ilaç yutmaya zorlanıyorlardı ve ayda bir 'duyguları uyuşturan' bir iğne yapılıyordu."
“Odamda, parmaklarına çiviler çakıldığı için kanlar içinde kalan kızlar ve yediği dayaklar yüzünden ölenler vardı.”
Çin sistematik bir şekilde 35 milyonluk bir topluluğu dönüştürmek istiyor. Kendisine benzetmek istiyor. Bana benzemiyorsan yok ol diyor. 21. yüzyılda haber almanın bu kadar kolaylaştığı bir dünyada Çin’in bunu yapması akıl almaz bir durum. Çin’in cesaret almasının sebebi dünyanın sessiz kalması ve yaptırım uygulayamamasıdır. Ben bütün dünyanın daha duyarlı olmasını istiyorum.
Araştırmacı Darren Byler ile röportaj:
Doğu Türkistan’da durum, birkaç yıldır günbegün kötüleşmeye devam etmekte. Azınlıklar Çinlileştirme ve 'standartlaştırma' amaçlı yeniden eğitim kampanyasıyla hedef alınıyor. “Terör Kapitalizmi” ve dijital diktatörlük koca bir kültürü ortadan kaldırmaya çalışıyor.
Çin’in Doğu Türkistan siyasetine karşı Moskova’da tek başına protesto yapan aktivist, siyasi düşüncesi ve Facebook sayfasındaki paylaşımlarında ‘‘Doğu Türkistan’’ sözünü kullandığı için Kırgızistan'ın Oş şehrinde sorguya çekildi.
Kazakistan polisi, Çin'in toplama kamplarına gönderdiği Doğu Türkistanlı Uygur ve Kazak Türklerinin salıverilmesi için faaliyet yürüten insan hakları aktivisti, Atayurt insan hakları örgütünün lideri Serikcan Bilaş'ı gözaltına aldı.
150 Türk mermer firmasının katıldığı Xiamen Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’nda Türk mermerciler büyük şok yaşadı. 2016’dan bu yana Guangzhou, Yunfu ve Türkiye’de ofisleri bulunan 3 şirketin 4 yetkilisinin dün sabah kaldıkları otelde Çin polislerince gözaltına alındığı öğrenildi.
İtalyan din sosyoloğu Massimo Introvigne kaleme aldığı yazıda, Doğu Türkistan’daki Kazak Türklerinin dramı gözler önüne seriliyor. Müslümanların hapsedildiğini, işkence gördüğünü ve susturulduğunu belirten Introvigne; Kazakistan yönetimin de, Müslüman aktivistler, insan hakları savunucaları ve Çin’in şantaj tarzı diplomasisi arasındaki dramatik çatışmanın merkez üssü haline geldiğini söyledi.
"Çin Komünist Partisi kendi insanlarının dini özgürlükler konusundaki çığlığını duymak ve yanlışlarını düzeltmek zorunda. Bu bir savaş ve onlar kazanamayacak"...
"O kamplara gitme fırsatım olmasını isterim. Ancak bu sadece göstermelik değil. Şu andaki aktif kamplara gidip orada insanlarla özgürce konuşmak isterim."...
Başta Doğu Türkistan toplumu ve genelde Türk dünyası bu travmayı kolay atlatamayacak ve Çin yönetimi bu yamyam dünya görüşünden hiçbir zaman sıyrılamayacak. Daha kötüsü, yarın bu insanlar hepimizin yüzüne hiçbir şey olmamış gibi bakacaklar. Sakın ha “Nasıl bakacaklar?” diye düşünmeyin. Öyle düşünüyorsanız Çin’i hiç tanımıyorsunuz demektir.
Diğer Uygurlu tutsaklarda da olduğu gibi Arkadaşım Nurali’nin başına gelenler hakkında sağlıklı bilgi alabilmenin hiçbir yolu yok. Ölü mü? Yaşıyor mu? İşkenceye mi uğruyor? Sağlığı iyi mi? Hiçbir şey bilememek maalesef insanı hissizleştiriyor.
Çin'in Ankara büyükelçisi, Türkiye’nin Uygur Türklerinin durumunu eleştirmeye devam etmesi halinde Pekin ile ekonomik ilişkileri tehlikeye atacağı uyarısında bulundu. Türkiye’de büyük yatırımlar yapmak isteyen enerji ve alt yapı şirketlerinin özellikle bundan olumsuz etkileneceğini bildirdi. Türkiye’nin Çin ödeme platformu “WeChat” ve “AliPay” uygulamalarını desteklemesini önerdi.