İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

35 milyonluk açık hava hapishanesi: Doğu Türkistan

Ümmetin en mağdur, en mazlum, en çaresiz halkları olduklarını ve dünyadan hiçbir şekilde destek göremediklerini belirten Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı Seyit Tümtürk, coğrafyanın açık hava hapishanesine dönüştürüldüğüne dikkat çekti. 

Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı Seyit Tümtürk, 5 milyonu zor şartlarda cezaevlerinde olan 35 milyonluk açık hava hapishanesi hükmündeki Doğu Türkistan’da yaşananlar hakkında İLKHA’ya önemli açıklamalarda bulundu.

Doğu Türkistan’da uluslararası hukukun hiçe sayıldığı bir durumun söz konusu olduğunu dile getiren Tümtürk, Çin’in ülkeyi işgal ettikten sonra yaptığı asimilasyon politikaları, nükleer denemeler, nüfus transferi, ekolojik dengeyi bozma, insanların din ve inanç hürriyetlerini kısıtlama hatta yok etmesiyle sonuçlandığını ifade etti.

“Yüzbinlerce insanın malı, canı, ırzı hiçe sayılmaktadır”

Tümtürk, “1949 yılında başlayan İşgal ile 69 yıldır ağır bir imtihandan geçiriliyor. Doğu Türkistan 2017 yılında Çin Komünist Partisinin almış olduğu kararla ‘Fikri Islahat ve İdeolojik Arındırma’ adı altında 5 milyon Müslüman cezaevlerine atılarak ağır şartlarda işkence ediliyor. Çok büyük ilmi derinliğine sahip olan âlimler başta olmak üzere birçok İslam âlimi de şehit edildi. Yine aynı dönemde başlayan kardeş aile projesi ile doğu Türkistanlıların erkekleri hapse atılırken mahrem evleri Çinli işgalciler yerleştiriliyor. Maalesef çok büyük bir ahlaksızlık ve insan hakları ihlali gerçekleştirmektedir. Yine Çin hükümeti Müslüman kızları zorla evlendirerek Çinli müşriklerin, ateistlerin köleleri ve cariyeleri konumunda getirilmektedir. Türkiye’ye ve bütün İslam âlemini rağmen bugün 100 binlerce kişi kamplardan iç bölgelere götürülerek malı, canı, ırzı hiçe sayılmaktadır.” dedi.

2017 yılında çıkarılan Çine geri dönüş yasasıyla birçok Doğu Türkistanlının geri çağrıldığı ve daha havaalanında iken hepsinin tutuklandığını ve cezaevlerine konulduğunu söyleyen Tümtürk, tek suçları Müslüman olan bu kişilerin Çin hükümeti tarafından terörist ilan edilerek çeşitli işkencelere maruz bırakıldığını söyledi. Tümtürk, dünyanın gözü önünde işlenen cinayetlere ne Birleşmiş Milletler ne insan hakları dernekleri ne de farklı ülkenin buna ses çıkarttığını söyledi.

 “On binlerce Doğu Türkistanlı akrabalarından haber alamıyor”

Türkiye’de bulunan doğu Türkistanlıların da son iki yıldır ailelerinden ve akrabalarından hiç haber alamadıklarını da sözlerine ekleyen Tümtürk, şu ifadelere yer verdi;

“35 milyon insanı esir alan ve orayı bir açık hava hapishanesi haline getiren Çin yönetimi, yurtdışından geri dönmeyen Doğu Türkistanlıları telefonla arayarak, onları takibe alarak onları rahatsız etmektedir. Bugün yurtdışındaki binlerce on binlerce Doğu Türkistanlı akrabaların haber alamıyor ve hayatlarından endişe duyuyor. Maalesef bu konuda çaresizliği yaşamaktayız. Bu durum sürekli bu şekilde devam etmeyecektir. Çin mutlaka yaptığı zulmün karşılığını bedelini ödeyecektir.”

“Parçalanmış ümmetten beklentimiz yok”

Doğu Türkistan meselesinin öncelikli olarak ümmetin meselesi olduğunu belirten Tümtürk, “1,5 milyarlık İslam âleminin en mazlum coğrafyası Doğu Türkistan’dır. Ümmet bilinci ve şuuruyla Doğu Türkistan’daki 35 milyon kardeşine sahip çıkmalıdır. Maalesef bugün ümmetin başı olmadığı için, İslam dünyasındaki bölünmüşlük, tefrika olduğu için, ümmetin liderlerinin hür iradeleriyle seçilememesi ki maalesef Türkiye haricinde diğer İslam ülkelerinde özgür bir seçinden söz etmek mümkün değildir. Bu şekilde parçalanmış bir ümmetten çok fazla bir beklentimiz yok. Önce ümmet birleşmeli! Ümmet birleştiğinde, ümmetin bir başı olduğunda, nerede bir mazlum varsa, Osmanlı’da olduğu gibi ona sahip çıkabilecek, zalime karşı durabilecek bir otoritenin boşluğunu yaşıyoruz.” dedi.

“Türkiye, asli görevi olan Doğu Türkistan meselesini öteledi”

Türkiye’nin içeride ve dışarıda çeşitli ihanetler ve komplolarla karşılaştığını hatırlatan Tümtürk, “Bugün Türkiye yedi düvele karşı mücadele ederken Doğu Türkistan meselesinde maalesef asli görevi olan mazluma sahip çıkma görevini kısmen ötelemiştir. Biz Türkiye’nin bir an önce iç ve dış sorunlarını çözerek güçlü iktidar sahibi bir ülke haline gelmesini arzu ediyoruz. Türkiye güçlü olursa o zaman çeyiz bölümüne karşı dik durabilir. Ama bugünkü haliyle Türkiye maalesef kendi can derdine düşmüştür. Suriye’deki meselede Türkiye’nin Rusya’yla, Çin’le ilişkilerini gereği geliştirip ileri dereceye taşımak durumundadır. Burada maalesef Türkiye Doğu Türkistan meselesinde suskun kalmıştır, çaresiz kalmıştır. Doğu Türkistan adeta Çin’in insafına terk edilmiştir. Bugün birleşmiş milletler başta olmak üzere birçok dünya lideri Doğu Türkistan’daki Çin işgalini ve o bölgedeki insan hakları İhlallerini gündeme getirerek Çin’i kınamışlardır. Cumhurbaşkanı ‘Filistin bizim namusumuzdur! Herkes bu işten kaçta biz sahip çıkacağız’ dedi. Bu doğru ve hakkaniyetli bir söz, biz bunu destekliyoruz ama neden Doğu Türkistan için aynı kelimeyi kullanmıyor? Bu Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki sıkışmış ve adeta çıkmaz sokaktaki pozisyonu Doğu Türkistan’daki meselede suskun kalmaya itmektedir. Bunu kısmen doğru olduğunu ifade etmekle birlikte çözüm olmadığını da dile getirmek istiyorum.” şeklinde konuştu.

“Namusu kirletilen kızlarımız sadece Doğu Türkistanlıların namusu değildir”

Avrupa parlamentosunda 4 Ekim tarihinde almış olduğu bir kararla Çin’in Doğu Türkistan’daki 5 milyon Müslüman Uygur’un esir tutulduğu Nazi kamplarının kapatılması için tavsiye kararı aldığını ve Türkiye’nin bu işte yer almamasını kınayan Tümtürk, açıklamamalarını şu şekilde sürdürdü.

“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Çin’i Doğu Türkistan meselesinde kınarken, ya da konuyu gündeme getirirken, dünya liderleri birleşmiş milletler toplantısında Çin’i eleştirirken niçin Türkiye bu kararın bir köşesinde yok. Niye Türkiye bu konuda suskun! Doğu Türkistan’da zorla evlendirilen ve Türkiye başta olmak üzere bütün İslam dünyasının namusudur. Buradan şunu hatırlatmak istiyorum Türkiye bu noktada 35 milyon dindışı olan Doğu Türkistan dağları Çin’in zulmüne ya da Batı’nın insafına terk etmemelidir. Bu noktada Türkiye Osmanlı’ya ve Selçukluya yakışır şekilde kendi misyonunu yerine getirmelidir. Cumhurbaşkanının Davos’ta Filistin için yaptığı gibi Doğu Türkistan için de bir ‘One Munite’ demesini bekliyoruz.”

 (Nizamettin Aşkın- İLKHA)

İlgi duyabileceğiniz bir başka haber: Çin Nazi Kamplarına Gönderilmeye Neden Olan 48 Gerekçe

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir